Mukaddes emanetler konusu açıldığında evvelden beri bir takım insanların birbirleriyle vasiyetleşmişçesine “böyle bir şey İslam’da yok. Bu şirktir. Sakal-ı şerif mi olur. İnsanları putlaştırmayın” gibi klişe cümleler kurduğuna şahit oluruz. Hadisenin benim açımdan en dikkat çekici yanı, bu tarz cümleleri kurarak meseleye yaklaşanların İslam adına hiçbir dert ve tasa taşımayan kişilerden oluşması. Müşterek özellikleri bu. Bir ortak özellikleri ise herhangi bir ilmî altyapıya sahip olmaksızın İslam adına bildikleri tek şeyin “Böyle bir şey Kur’an’da yok” ifadesinden ibaret olması.

Ben burada mukaddes emanetlerin başta ashab-ı kiram ve selef-i salihîn nazarında ne denli ehemmiyeti haiz olduğunu gösteren onlarca sahih rivayetleri sıralamayacağım. Ve ben burada ashabın Resulüllah’a -sallallahu aleyhi ve sellem- ait her şeye –ona duydukları aşk ve muhabbetten ötürü- son derece hürmet ve tazim ettiklerine delalet eden onca rivayeti sıralamayacağım. Zira bunları serdetmem, aşk ve muhabbetini dünyevi metalara hasretmiş, Allah ve Resulü adına her şeyden geçebilmenin nasıl bir duygu olduğunu hayal bile edemeyecek biz 21. Yüzyıl Müslümanlarına pek fayda sağlamaz.

Ben burada meseleyle ilgili hakikati arama peşinde olan dürüst Müslümanlara fayda sağlar düşüncesiyle bir ayet üzerinde durmak istiyorum. Ayet şu: “Peygamberleri onlara: Onun hükümdarlığının alâmeti, Tabut’un size gelmesidir. Meleklerin taşıdığı o Tabut’un içinde Rabbinizden size bir ferahlık ve sükûnet, Musa ve Harun hanedanlarının bıraktıklarından bir kalıntı vardır. Eğer inanmış kimseler iseniz sizin için bunda şüphesiz bir alâmet vardır, dedi. Peygamberleri onlara: Onun hükümdarlığının alâmeti, Tabut’un size gelmesidir. Meleklerin taşıdığı o Tabut’un içinde Rabbinizden size bir ferahlık ve sükûnet, Musa ve Harun hanedanlarının bıraktıklarından bir kalıntı vardır. Eğer inanmış kimseler iseniz sizin için bunda şüphesiz bir alâmet vardır, dedi.” [1]

Hadisenin detayını öğrenmek isteyenler tefsirlere bakabilirler. Benim bu ayet üzerinden dikkat çekmek istediğim nokta, Talut’un hükümdarlığına alamet olarak bir tabutun/sandığın gösterilmiş olması. Peki ne var bu tabutta? Rabbimizden gelen bir sekinet ve Musa ile Harun (aleyhimesselam)’ın hanedanının geriye bıraktıkları asa ve nalin gibi bir takım eşya. Cenab-ı Hak bu eşyanın bulunduğu sandıkta kendi katından bir sekinet ve huzurun bulunduğunu ifade buyuruyor. Mukaddes emanetler dendiğinde yüzlerini buruşturup hazımsızlık duygularını bir kısım rivayetlere saldırarak tatmin edenler bu ayete tek kelam edebilecekler mi?

Mukaddes emanetler üzerinden sergilenen bir takım istismar ve cehalet ürünü hadiselere odaklanıp bu konu açıldığında hep bu olayları pişirip pişirip önümüze sunanlar Kur’an’ın aynı noktaya temas eden bu tarz ayetlerine de bir şey söyleyebilecekler mi? Yoksa –hâşâ- Kur’an’da mı şirki telkin ediyor.

Tek kelimeyle, dürüst değilsiniz.


[1] Bakara, 248