Soru: Kur’an öğreten birisinin yaptığı bu iş karşılığında para alması caiz midir? Değilse bu gün bu işi parasıyla yapmayan yok denecek kadar az. Bu hususta bilgilendirmenizi rica ediyorum. Selamlar.

Cevap:  Kur’an okutma karşılığında ücret almak meselesi sonuç itibarıyla kira akdine dönen ve bu akitle ilişkili olan bir konudur. Bu konu hakkında varid olmuş muhtelif rivayetler üzerinden yapılan farklı istidlaller bu meseleyi ihtilafa medâr kılmıştır. Şöyle ki; İmam eş-Şafii, Atâ, Hasen b. Salih, İmam Malik, İshak (Rahimehumullah) gibi bir kısım müçtehitler Kur’an-ı kerim öğretme karşılığında ücret talep etmenin caiz olduğunu savunmuşlar[1] ve delil olarak da şu rivayetleri getirmişlerdir:

Caiz olduğunu gösteren rivayetler:

  1. Allah Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’ ne bir kadın gelip kendisini Allah ve Resulüne hibe ettiğini söyler. Resulullah Aleyhissalatü vesselam’ da bu kadına “kendisinin kadına ihtiyacı olmadığı” şeklinde mukabelede bulunur. Bunun üzerine bir sahabî “Onu benimler evlendir” der. Efendimiz de bu sahabîye (kadına mehir olarak) bir elbise vermesini söyleyince, Sahabî verecek elbisesinin bulunmadığı şeklinde mukabele eder. Bunun üzerine Resulullah (Aleyhissalatü vesselam) ona “Velev ki demirden bile olsa ona bir yüzük ver” der. Sahabî bunu da bulamayınca, Allah Resulü ona “Kur’an’dan hafızanda olanlar nelerdir?” diye sorar. Sahabî’ de ezberinde olan süreleri sayınca Efendimiz ona “ Kur’an’ dan ezberinde olanlarla seni bu kadınla nikâhladım” der. [2] Kur’an öğretme mukabilinde ücret almayı caiz görenlerin delil olarak kullandıkları bir hadis de budur.[3] Onlara göre bu hadiste bu manaya delalet vardır.[4]
  2. Hârice b. Salb, amcasından rivayet etmiştir ki o şöyle dedi: Resulullah’ ın huzurundan döndük ve bir arap kabilesinin yanına geldik. Onlar da “bize haber verildi ki siz o adamın (Resulullah’ın) yanından hayırla (Kur’an’la, zikirle) gelmişsiniz. Biz de deli olan birisi var. Yanınızda ona karşı (uygulayabileceğiniz) bir tedavi yöntemi var mı?” dediler. Biz de “evet” dedik. Onlar da deli oan kişiyi getirdiler. Üç gün sabah akşam Fatiha süresini okuyup tükürüğümü toplayarak ona üfledim. Böylece adam sanki bağlanmış olduğu ipten çözülmüş gibi oldu (ve hastalığından kurtuldu). Bu amelime karşılık bana ecir verdiler. Ben de “Resulullah’a soruncaya kadar hayır ( almam)” dedim. Resulullah da şöyle buyurdu: (Sana verdikleri ecri) ye! Ömrüme yemin olsun ki; insanlardan bir kısımları batıl rukye karşılığında (aldıkları ecri) yemektedirler. Sen ise hak rukye (karşılığında edindiğin ecri) yedin”.[5]
  • İbn Abbas (Radıyallahu Anh)’dan rivayet edildiğine göre Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Karşılığında ecir almanıza en layık olan şey Allah’ın kitabıdır” buyurmuştur.[6] İmam el-Münavi, bu hadisin şerhinde, bu rivayetin Kur’an okutma mukabilinde ücret almanın cevaziyetini ifade ettiğini söyler. Yine el-Münavi’ ye göre cevaz vermeyenlerin delil olarak kullandıkları; Ubade b. Samit’ e Kur’an öğrettiği kimselerden birisi yay hediye ettiğinde bu hediyeyi kabul edip etmemesini Efendimize sorduğunda Peygamberin ona söylediği: “Allah’ın kıyamette boynuna ateşten bir halka takmasını arzu edersen onu kabul et!” Şeklindeki rivayetin şöyle anlaşılması gerektiğini söyler: Ubade (Radıyallahu Anh)’ nin niyeti bu işi mahza Allah için yapmak, karşılığında Rızaullah’tan başka hiçbir şey talep etmemekti. Efendimiz de onun ecrinin ve sevabının zayi’ olmasını istemeyerek bu hediyeyi almasını hoş karşılamadı.[7]

Görüldüğü üzere bu hadisler açık bir şekilde Kur’an okutma mukabilinde para almanın cevaziyetine delalet etmektedir. Yazımızın bundan sonraki bölümünde ise buna cevaz vermeyenlerin gerekçe olarak öne sürdükleri rivayetlerin serdedilmesi ve yukarıdaki nakiller hakkındaki tahlili yorumlarının nakledilmesiyle devam edelim:

 

Caiz olmadığını gösteren rivayetler:

  1. Ubade b. Samit’ den nakledilmiştir ki o şöyle dedi: Ben Suffe ehlinden bir takım insanlara Kur’an öğretiyordum. Onlardan birisi Alah yolunda kabul etmem üzere bana bir yay hediye etti. Bunu Resulullah’a söyleyince O bana “Allah’ın kıyamette boynuna ateşten bir halka takmasını arzu edersen onu kabul et!” buyurdu.[8]
  2. Osman b. Ebi’l-As’ dan rivayet edildiğine göre Resulullah Aleyhissalatü vesselam: “Ezan okuması mukabilinde ücret almayan bir müezzin tut”[9] buyurmuştur. Bu hadis her ne kadar konu açısından ezanla ilgiliyse de her ikisi de taat olması açısından Kur’an okutma ameli ile aynıdırlar.
  • Übeyy b. Ka’b (Radıyallahu Anh)’ dan rivayet edildiğine göre o engelli birisine Kur’an öğretmekte ve o kişi de her geldiğinde ona yemek yedirmekteydi. Übey b. Ka’b bundan dolayı içinde bir rahatsızlık hissedip Resulullah’a bu durumu sorunca Allah Resulü ona: Şayet bu onun sana hediye kabilinden verdiği bir şeyse onda hiçbir hayır yoktur. Eğer onun ve ehlinin yemeğindense bunda bir beis yok” buyurdu.[10]

Yukarıdaki rivayetlerin değerlendirmeleri:

Hanefiler başta olmak üzere Kur’an öğretme ve her nevi taat karşılığında ücret alınamayacağını savunanlar cevaza yönelik rivayetleri farklı değerlendirmektedirler. Söz konusu değerlendirmelere numara sırasına riayet ederek atıf yapalım:

  1. Allah Resulü’ nün sahabi’ yi, süreleri mehir yaparak evlendirmesinde Kur’an okuma karşılığında ücret alınabileceğine kesin bir delalet yoktur. Çünkü bu rivayet de bir takım ihtimaller söz konusu olabilir: Bu ihtimaller cümlesinden olarak; bu fiil İmam et-Tahavi’ nin de belirttiği gibi Peygambere mahsus olan Hasais-i Nebeviye’ den olabilir. Çünkü Allah Teâla sadece ona mehirsiz bir şekilde kadına sahip olmayı caiz kılmıştır. Başkası için bu hüküm geçerli olamaz. Bu durumda bunu başkasının taklit etmesi söz konusu olmayacaktır. Zira rivayette görüldüğü üzere kadın peygambere gelip kendisini ona hibe ettiğini bildirmiş, bir sahabi’de “onu benimle evlendir” demiştir. Peygamberin kadınla istişare ettiği veya kadının peygambere “beni bununla evlendir” dediği sabit değildir. Şu halde gözüken odur ki; Allah Resulü bu kadını kendisine mahsus olan Müslüman kadınların kendilerini ona hibe etmeleri hakkıyla evlendirmiştir. Bu noktada itiraz olarak çıkıp birisi; “Belki Peygamber bu kadına o adamla evlenmek isteyip istemediğini sormuştur fakat olayın bu boyutu nakledilmemiştir” diyecek olursa ona şöyle söylenir: “Belki Peygamber bu kadına bir mehir verilmesini takdir etmiştir fakat rivayetin bu bölümü nakledilmememiştir.[11] Ayrıca sahabeden Ümmü Süleym (Radıyallahu Anha) Ebu Talha’dan önce müslüman oldu. Ebu Talha (Radıyallahu Anh) da onunla evlenmek isteyince o “Ben Müslüman oldum, sen de Müslüman olursan seninle evlenirim” demişti. O da Müslüman olmuş ve ikisinin arasındaki bu evlilikte İslam mehir olmuştu.[12] Bu rivayette her ne kadar dînî menfaaetlerin kadından faydalanmaya karşılık mehir olabileceği ve bu bağlamda Kur’an öğretme mukabilinde para alınabileceğine delalet varsa da mezkûr rivayeti iki sebepten dolayı bu şekilde anlayamayız. Bu iki vecihten birisi; Bu şekildeki bir hükmün icmaa muhalif olmasıdır. İkincisi de; böyle bir fetvanın Allah Azze ve Celle’ nin “Bunlardan başka kadınları ise iffetli, zinadan kaçınır olduğunuz halde mallarınızla talep etmeniz size helal kılınmıştır”[13] şeklindeki kavl-i şerifine zıttır. Çünkü ayet-i kerimede mehir olarak verilmesi gereken şeyin mal olması gerektiği buyurulmaktadır. Menfaat olan bir şeye mal tabirinin kullanılamayacağı ise icma’ ile sabittir.[14]
  2. Sahabe-i kiram’ın hastaları okuyup karşılığında ücret aldıklarına dair olan rivayetler ise “Ta’limu’l-Kur’an/Kur’an öğretme” konusuyla değil de daha çok “Rukye/okuyup üfleme konusuyla ilgilidir. Ve sahabenin bununla maksadı da herhangi bir ücret almak değildi. İmam Tahavi bu konuda mefhumen şunları söyler: Rukyeler ve ilaçlara karşılık ücret alınmasında bir beis yoktur. Zira Rukye yapmak insanların tamamı üzerine vacip ve gerekli olan bir şey değildir. Lakin Kur’an-ı Kerim öğretmek böyle değildir. Çünkü insanların bir kısmının diğer bir kısma Kur’an öğretmesi vaciptir. Zira bu işte Allah Teâla’dan tebliğ etme vardır. Ancak şu kadarı var ki; insanlardan belli bir bölümü bunu yapınca diğerlerinden yükümlülük kalkar. Cenaze namazı gibi ki; insanlardan belli bir kısmın bu görevi yerine getirmesi diğerlerinin üzerinden bu işin yükümlülüğünün kalkması için yeterlidir. Şayet bir adam ölen velisi için namaz kılması gayesiyle bir adamı kiralayacak olsa bu caiz olmaz. Zira bu adam bi zatihi velinin yerine getirmesinin farz olduğu bir mesele hususunda bu kişiyi kiralamıştır. İşte, Kur’an öğretme konusu da bundan farklı değildir. İnsanların bir kısmı, diğer kimseleri kendilerine Kur’an öğretmeleri maksadıyla tuttuğunda bu iş batıl olur. Çünkü bu hocayı tutan kişi, Allah için kendisi üzerine farz olan ve bu işi kendisinin yapmasının gerekli olduğu bir meselede onu kiralamıştır. Zira bu vazifenin bu kişi üzerinden düşmesi bu görevi bilfiil kendisinin yerine getirmesiyle olacaktır. İcare/ kiralama olayı ise sadece ve sadece kiralanan kişilerin kendilerini kiralayanlar adına iş yapabilecekleri meselelerde olur.[15]
  •  Üçüncü olarak zikredilen ““Karşılığında ecir almanıza en layık olan şey Allah’ın kitabıdır” şeklindeki hadis de hakeza Rukye bağlamında söylenmiştir. Zira Rukyenin karşılığından sonra söylenmiş olması bunun bir delilidir.[16] Üstelik hadiste görüldüğü üzere kendilerinden Rukye karşılığında ücret alınan kimseler kâfir kimseler olup, misafiri ağırlamaları şeklindeki vazifelerini ifa etmemiştiler. Her şeyden öte; Rukye mahza kurbet manasında olan bir ibadet değildir.[17] Dolayısıyla bu hadis de “Kur’an öğretme” konusuyla değil “Rukye” konusuyla ilgilidir.

Hanefilerin Meseleye Bakışı:

Hanefilerin bu mesele hususundaki görüşü yukarıda İmam et-Tahavi’den cevap sadedinde naklettiğimiz ifadelerde mevcuttur. Hanefi mezhebine göre taat, ibadet kabilinden olup kişinin bilfiil kendisinin yapmasının gerekli olduğu meselelerde kira akdi caiz değildir. Dolayısıyla Hanefilerce “Ta’limu’l-Kuran/ Kuran öğretme” amelinin muavaza akitlerine konu olması sahih değildir.[18] Bunun içindir ki; İmam Muhammed “el-Asl”ında “Bir Müslümanın diğer bir Müslümandan namaz kılması için mescidi kiralamasının batıl olacağını çünkü bunun Allah’a taat olduğunu ve böyle bir bir şey üzerine icare /kiralama akdi yapmanın geçerli olmayacağını belirtir. İmam Muhammed’ e göre bu hususta farz namazla nafile namaz arasında her hangi bir fark yoktur. Hakeza, bir kişinin nafile veya farz namazları kendilerine kıldırması için şahıs kiralamaları da böyledir. Ezan için de aynı şeyler söz konusudur.[19]

İmam Muhammed’den yapılan nakil bize açıkça gösteriyor ki Hanefilerde aslolan görüş şudur: Yerine getirilmesi bizatihi kişiye vacip olan işlerde, taat ve ibadet türünden olan amellerde icare/ kira akdi yapılması caiz değildir.[20] Şu halde bu umumi kaidenin hususa yansıması şöyle olacaktır; Kur’an öğretmek de bu neviden bir ibadet olduğundan dolayı bu amel mukabilinde de ücret alınması caiz olmayacaktır.

Ancak ne var ki; Kavaid-i fıkhiyyeden olan لا ينكر تبدل الاحكام بتغير الازمان “Zamanların değişmesiyle hükümlerin değişeceği inkâr olunamaz” şeklindeki kaide bu konuda da geçerli olmuştur. Zira her ne kadar bu meselede aslolan caiz olmamak olsa da bunun sebebi eski dönemlerde ilim ehlinin, Kur’an ilimleriyle meşgul olanların maişetlerini devletin üstlenmesinden kaynaklanmaktaydı. Fakat daha sonraları bu gelirin kesilmesi bu hükmün de değişmesine vesile oldu. Çünkü aksi takdirde maişetinden endişe etmeleri sebebiyle muallimler kimseye Kur’an öğretemeyecek ve neticede bu durum Kur’an’ın zayi’ edilmesine kadar gidecektir. Bundan dolayı müteahhir/ sonraki âlimler buna cevaz vermişler ve mezhebe ait müteahhir metinler de kendi zamanları açısından tercihe şayan olan görüşün cevaz görüşü olduğunu savunmuşlardır.[21] Bu cevaziyetin farklı bir yanı da zaruretle olan ilişkisidir. Yani ulemanın daha sonra buna cevaz vermelerinin sebebi; alternatifi olmayan ve içinden çıkılmayan zaruri durumlardır.[22]

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: İmamlarımız, kendi zamanlarında her hangi bir zaruret bulunmadığından dolayı mücerret ibadet olan Kur’an öğretme, ezan okuma, imamlık yapma gibi vazifeler mukabilinde ücret almayı tecviz etmemişlerdir. Lakin daha sonraki âlimler bu konuda oluşan ciddi zaruretten ve dinin şiarları mesabesinde olan bu vazifelerin terk edilmesi sonucunda dinin zayi’ edilmesi korkusundan ötürü bu görevler mukabilinde ücret almayı caiz görmüşlerdir. Çünkü onlar, şayet imamların kendi zamanlarında yaşayacak olmaları durumunda, onların da buna cevaz verecekleri hususunda kesin kani’ olmuşlardır.[23] Vesselam.


 

[1] Zekeriyya en-Nevevî, el-Minhâc, IX/ 214 el-Matbaatu’l-Mısriyye, 1929, B.I

[2] Buharî, Fedâilu’l-Kur’an, No: 4741, Yakın rivayetler için bkz. Müslim, Nikâh, No: 1425, Nesâî, Sünen, Nikâh, No: 3359, es-Sünenu’l-Kübrâ, No: 5499, Ebu Davud, Sünen, Nikâh, No: 2113, Tirmizî, Sünen, Nikâh, No: 1114, İbn Mâce, Sünen, Nikâh, No: 1889, İbn Hibbân, Sahih, Nikâh, No: 4093, Darekutnî, Sünen, Nikâh, No: 21, Dârimî, Sünen, Mukaddime, No: 2247, el-Beyhakî, es-Sünenu’s-Suğrâ, Nikâh, No: 2550, es-Sünenu’l-Kübrâ, Nikâh, No: 13745, Ahmed b. Hanbel, Müsned, 37/ 499, No: 22850, İbn Ebî Şeybe, el-Müsned, No: 102, Humeydî, Müsned, No: 921, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, No: 1915

[3] Hatta Kadı İyaz, Hanefiler dışında tüm alimlerin Kur’an okutma mukabilinde ücret almayı tecviz ettiklerini nakletmektedir.. İbn Hacer, Fethu’l-Bari, XI/ 491 Daru Tayba, Riyat, 2011, B.IV

[4] M. Enverşâh el-Keşmîrî, Feydu’l-Bâri, V/535 Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye Beyrut-Lübnan 2005, B.I

[5] Ebu Davud, Sünen, No: 3420, Bu hadiste anlatılan benzeri bir hikâye için bkz. Buhari, Sahih, Fedailu’l-Kur’an, No: 4721, Müslim, Sahih, Selam, No: 2201 vd.

[6] Buhari, Sahih, İcare, No: 5405, İbn Hibban, Sahih, İcare, No: 5146,  İbn Mace, Sünen, Ticarat, No: 2157, Darekutni, Sünen, Buyu, No: 247, el-Beyhaki, es-Sünenu’s-Suğra, Nikah, No: 2552, es-Sünenu’l-Kübra, No: 2101,

[7] AbdürrRauf el-Münavi, Feydu’l-Kadir, II/ 529, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan 2009, B.IV

[8] Ebu Davud, Sünen, Büyu’, 36, İbn Mace, Sünen, Ticarat, 8, et-Taberani, Müsnedu’ş-Şamiyyin, No: 2253

[9] Tirmizi, Sünen Salat, 41, Nesai, Sünen, Ezan 32

[10] İbn Ebi, Şeybe, el-Musannef, XI/ 31, No: 21239 (Thk: Muhammed Avvame) Şirketu Dari’l-Kıble, Müessesetu Ulumi’l-Kur’an, 2006, B.I

[11] Bedrettin el-Ayni, Umdetu’l-Kari, XX/ 196 Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan 2001, B.I

[12] Nesai, Sünen, No: 3340

[13] Kuran, Nisa 24

[14] Ali el-Kari, Mirkatu’l-Mefatih, VI/ 334 Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan 2012, B.III

[15] Ebu Cafer et-Tahavi, Şerhu Meani’l-Asar, III/ 410 Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan, 2006, B.II

[16] Ali el-Kari, Fethu Babi’l-İnaye, II/ 571, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan, 2009, B.I

[17] ez-Zeylai, Nasbu’r-Raye, IV/ 139 Müessesetu’r-Reyyan, Daru’l-Kıble, Cidde

[18] el-Kuduri, et-Tecrid, IX/ 4628 Daru’s-Selam, Kahire, 2012, B.III

[19] Muhammed b. Hasen eş-Şeybani, Kitabu’l-Asl, IV/ 16 Daru İbn Hazm, Beyrut-Lübnan 2012, B.I

[20] Ali el-Kari, Fethu Babi’l-İnaye, II/ 570

[21] Bkz. el-Merğinani, Hidaye, III/ 238 Daru İhyai’t-Türasi’l-Arabi, Beyrut-Lübnan 2004, B.I, İbn Nüceym, el-Bahru’r-Raik, III/ 275, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan 1997, B.I, el-Haskefi, ed-Dürru’l-Muhtar, IX/ 94, (Reddu’l-Muhtar ile) Daru’l-Ma’rife, Beyrut-Lübnan 2011, B.III

[22] İbn Abidin, bahsini yaptığımız bu zaruretin sadece “Kur’an öğretme” meselesiyle ilgili olduğunu ve bunun “Kur’an okuma” konusuyla karıştırılmaması gerektiğine dikkat çeker. Zira Kur’an okuma karşılığında para almanın caiz olduğunu kimse söylememiştir. Kendi zamanında ücret karşılığı birilerinin ölüleri için cüz okuyan kişilerin bulunduğunu ve bu insanların Kur’an’ı ekmek teknesi haline getirdiklerini belirten İbn Abidin, “bunların okuduğu Kur’andan her hangi bir sevap hâsıl olmaz ki ölünün ruhuna ulaşsın” der.  Aynı şekilde yine bazı fakihlerin “Kuran öğretme ile “Kuran okuma” meselelerini karıştırıp sonraki ulemanın zaruretten dolayı “Talimu’l-Kur’an” karşılığında ücret almaya cevaz vermelerine aldanıp “Kur’an okuma” karşılığında da para almaya cevaz verildiğini zannettiklerini ve kitaplarına da bunu bu şekilde derç ettiklerini kaydeder. Bkz. İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, IX/ 94-96, Daru’l-Ma’rife, Beyrut-Lübnan 2011, B.III

[23] İbn Abidin, Şerhu Ukudi Resmi’l-Müfti, I/ 43 (Resail I içerisinde) el-Mektebetu’l-Ezheriyye, Kahire, 1432, B.I