İslâmî hükümlerin hemen tamamı insanın dünya ve ahiretini tanzim etmeye yöneliktir. İslam, erkeği ve kadınıyla bütün bir insanlığı şeytanın fıtrat dışı uygulamalarından uzaklaştırır. Ona müstakim bir hayat yaşayabilmenin yollarını gösterir. Şeytanın erkini elinde tuttuğu bilumum “izm”ler ise fıtrata muhalefet etmeye ve bu yolla da insanlıktan çıkmaya davet eder beşeriyeti. Ne var ki, Cenab-ı Hakk’ın buyurduğu gibi[1] insanoğlu İblis’in ekseriyetini saptıracağı yönündeki vaadinde onu doğru çıkartmıştır.

Bu noktayı kadın özelinde konuştuğumuzda da durum aynıdır. Zira günümüz dünyasının kahir ekseriyetinde kadın, kendisini her türlü istismar ve taciz vakıalarından muhafaza edecek İslami hükümlerin eteğine yapışmak yerine, cazibesi üzerinden dünyalık devşirmek isteyen mihraklara tabi olmayı yeğlemiştir. Nefis ve şeytanın kendisini kötü yöne teşvik etmesiyle özgürlük sandığı modern köleliğin içinde bulmuştur kendini. Bu bağlamda, günümüz modern kadını giysisinden yaşam tarzına, düşünce dünyasından eylem alemine varıncaya dek bütünüyle İslam dışı mihrakların yönlendirmesi altındadır. Fakat o, bu yönlendirmeyi medyanın süslü göstermesiyle çağa ayak uydurmak olarak benimsemişken Allah ﷻ ve Resulü ﷺ’nün yönlendirmesinde bir hayatı ise aynı medyanın karalama operasyonu nedeniyle “kölelik” olarak nitelemektedir.

Bir Şeytan Projesi: Teşhir

Allah ﷻ, Kur’an-ı Hakim’de insanoğluna yaratılıştan sevdirilen bir takım sınıflardan bahseder. Bu sınıfların başında ise “kadın” zikredilmektedir.[2] Bu ayet-i celileden anladığımız üzere kadının yaratılıştan gelen bir çekiciliği vardır. İslamiyet, bu çekiciliğinden hareketle kadına yönelik gelebilecek olan her türlü maddî manevî zarardan onu korumayı hedeflemiştir. Şeytan ise tam aksine kadının bu cazibesini kullanmayı hedefleyerek onu erkeklerin sarkıntılıklarına maruz bırakacak kapıları açmaya çalışır. Bunu yapabilmek için de örtüyü kaldıracak ve onu açılmaya teşvik edecek yollara başvurur.

Allah ﷻ, Şeytanın insanoğluna yönelik bedeni teşhir etme projesini bizlere şöyle anlatmaktadır: “Ey Âdem oğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık”[3]  Husûsen Hz. Âdem  ile Havva validemizi konu edinen bu âyet-i kerime günah ile örtünmeme arasındaki sıkı münasebeti anlatması bakımından önemlidir.

Zira Vehb b. Münebbih’in ifadesiyle, Adem babamızla Havva validemiz, mahud hatayı işlemeden önce avret mahallerinde nurdan örtü bulunmaktaydı. Bu sebeple birbirlerinin avret mahallerini görmemekteydiler. Hatayı işledikten sonra ise örtüleri kalkmış ve avret mahalleri zahir olmuştu.[4] Burada ince bir nükte yatmaktadır: O da, Şeytanın vesvese vererek hataya düşürdüğü Hz. Adem babamız ve Havva validemizin bu durumu zahiri alamet olarak çıplaklığa sebep olduğudur.[5] Bu da şeytanın günaha meylettirdiği insanı çıplaklığa teşvik edeceği sonucunu vermektedir. Şu halde, daha ziyade örtünmekle mükellef kılınmış kadın cinsindeki teşhir hastalığı, kadındaki hayayı, iffeti, takva ve mürüvveti zedelemek için şeytanın ihdas ettiği bir projedir.

Dergi- Gazeteler ve Kadın

Kapitalist anlayışın hedeflerinin temelinde  para kazanmak vardır. Dünyaya egemen olmuş bu zihniyet, eşyaya da bu hedef çerçevesinde baktığı için canlısından cansızına bütün kainatı paraya ulaşabilme aracı olarak görür. Bu araçların ehemmiyet sıralaması da kendisine yönelik talebin az veya çokluğuna göredir.  O halde kapitalist zihniyete göre daha çok talep ve rağbet edilen şey, daha çok para kazanabilme aracıdır. Dünyaya para gözüyle bakan bu meşum zihniyet, yaratılışında mevcut cazibesinden hareketle kadını da para getirme aracı olarak görür. Böyle gördüğü için de kadına yönelik basılan yazılı materyallerin kadınların problemlerine değinmek yahut onlara fayda sağlayacak bilgiler sunmak yerine onları tüketime teşvik etmek ve erkekleri de onlara meylettirmek  amaçlarını güttükleri görülür.

Günümüzdeki dergi ve gazete gibi basın yayın organlarında kadının bir teşhir aracı olarak kullanıldığını görürsünüz. Müzahrefat bataklığına dönmüş, tam bir fuhuş albümü olarak nitelenebilecek sayfalar kadın bedeni üzerinden yayın yaparlar. Bu da günümüz dünyasındaki kadına “cesur poz, özgür kadın” sloganlarıyla şirin gösterilmektedir. Oysa tüm maksat, ilgili rezil gazete ve dergilerin tirajını daha fazla yükseltebilmek ve daha ziyade para kazanabilmektir. Toplumun namus ve iffet duygularını öldürebilmek için bir yerlerden fonlanarak kazandıkları paraların hakkını vermek de diğer amaçtır. Bu proje içerisinde malum gazete ve yayın organlarının baronları ceplerini doldurup, meta misali kullandıkları zavallı kadınlara da birkaç kuruş öderken bu ümmetin kızları onların kirli dünyalarına kurban gitmektedir. Ne var ki bu acı manzara karşısında ne bir kadın savunucusu yazarın ne de kadın haklarını müdafaa için kurulmuş örgütlerin ses çıkardığını görebilirsiniz. Çıkarmazlar. Zira bunların hemen tamamı aynı hedefe hizmet etme gayesiyle kurulmuşlardır: İslam düşmalığı.

Moda ve Kadın

Kapitalist zihniyet, kadını sürekli olarak kendini beğendirtme hissiyatına yönlendirmektedir. Bunun için de kadına öncelikle kendini beğenmesi telkin edilmekte ve bu yolla başkalarına da kendini beğendirebileceği duygusu aşılanmaktadır.  Kadının bu duyguya yönlendirilmesinin önemli araçlarından biri de modadır. Zira moda, kadına benliğini beslemeyi ve başkalarının beğenilerini celp etmeye dönük bir hayat yaşamayı öğretmektedir. Bu da kadını güzelliğini ortaya çıkartmaya zorunlu kılmak ve kapitalist sistemin mecburi hizmetçisi haline getirmek manasını taşımaktadır.

Moda aracılığı ile gönüllü ve zorunlu bir köle haline getirilen kadın, kendisine rol model olarak gösterilen güzellik seviyesini yakalayabilmek için ihtiyacı olmayan şeyleri tüketmeye de cebredilmektedir. Bunun olmaması yani kadının tüketim hastalığına mübtela kılınmaması kapitalist sistemin çöküşü demektir. Zira moda denen şey zaten kapitalizmin tüketimi desteklemek için sürekli genişlemek amacına matuf tesis ettiği bir tuzaktır. Nitekim kapitalist anlayışın dişilikle ilgili söylemlerine baktığımızda bu söylemlerin umumen moda, kozmetik, giyim ve beden endüstrisinin üretim ve tüketimi kapsaması üzerine yoğunlaştığı görülmektedir.[6]

Ez cümle moda sektörü de gerek üretilen ürünlerin reklamlarında kadın bedeninin teşhir edilmesi, gerekse ilgili sektör üzerinden kadının tüketim çılgınlığına teşvik edilmesi açılarından kapitalizmin kadını metalaştırdığı alanların başında gelmektedir.

Reklam ve Kadın

Medya organlarında kadın figürünün en yoğun kullanıldığı alanın reklam olduğunu söyleyebiliriz. Zira reklam alanında kadın, ilgili odaklar tarafından hem hedef hem de araç olarak görülmektedir. Hedef olarak görülmektedir, çünkü tüketimle ilgili alanın önemli bir bölümünü kadınlar oluşturmaktadır. Bu yüzden reklam vasıtasıyla arz edilen bir çok ürünün kadınların kullanımına matuf ürünler olduğunu rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz.

Reklam ve kadın başlığı altında bir başka yönden de kadın araçtır. Zira, sıkça atıfta bulunduğumuz fıtrî cazibesi reklam edilen ürünü tüketici nazarında otomatik olarak calip kılmaktadır. Bu yüzden ilgili ilgisiz her şeyin reklamında kadın figürünü görmek mümkündür. Hatta buna kadın ve erkek arasında müşterek olarak kullanılan ürünler dahil olduğu gibi kullanım açısından sadece erkeklere ait olanlar bile dahildir. Bu durum mevcut anlayışın kadını, kesesini şişirebilmek için bir meta olarak görüp kullandığının bariz bir ispatıdır. Cinsellik üzerine mebni bu reklamların topluma yansıttığı sapkınlık ve bu sapkınlığın mecburi sonucu taciz vakaları arasındaki münasebet ise medya tarafından kasten sümen altı edilmektedir.

Kadının reklam aracı olarak kullanılmasını bir yazar şöyle dillendirmektedir: “ Ürün ile ilgili olsun olmasın, reklamları saran cinsellik; çocuk, genç, ihtiyar. Özellikle kozmetik, kadın çorabı ve otomobil reklamlarında cinsellik öylesine egemen ki, kısa süreli reklam filmindeki yüksek dozajlı cinsellik, izleyicinin beyninde fırtınalar estiriyor. Reklamcı da tüketicinin beyninde hatta yüreğinde fırtınalar estirebildiği andan itibaren reklamın geçer akçe olabileceğini bilir. Bu tür reklamlarda aşırı kadın sömürüsüne dönüşen cinsellik katkılı gösteriler kadını bir cinsel objeye indirgemektedir.”[7]

Muhtelif Sektörler ve Kadın

Yukarıda birkaç nokta üzerinden tavzih etmeye çalıştığımız gibi günümüz dünyasında kadın farklı şeytânî mihraklar tarafından cinsel bir obje ve haramzadelerin ceplerini doldurabilmek için bir teşhir aracı olarak görülmektedir. Olayın bu tarafını da gizleyebilmek adına medya organlarını da yöneten bu güruhun kadının “özgürlüğüne” sıkça vurguda bulunduklarını görürsünüz. Zira kadın, ulaşılması gayet kolay olabilecek seviyede özgür olmadıkça onların cepleri dolmayacak ve o kahrolası servetlerine servet katamayacaklardır.

Özgürlük sloganlarıyla muhtelif sektörlere para akıtma aracı haline getirilerek metalaştırılmak istenen kadını İslam’ın istediği çizgiye getirdiğimizde bütün mesele her yönüyle ortaya çıkmaktadır. Zira böyle bir itimali düşündüğümüzde, ortada –çok af buyrun- ne kadın ticareti, ne otelcilik sektörü, ne dizi film sektörü, ne reklam sektörü, ne turizm sermayesi, ne bar- kafe kazancı, ne medya kanallarının reyting çıkarcılığı kalmaktadır. Bunun gibi daha nice bir çok sektör kadın bedeninin teşhir edilmesinden tecrit edildiğinde inanın çökecektir. Zira bütün bu sektörleri ayakta tutan şey, kadının özgürleştirilmesi yalanıyla kamufle edilmiş kadın teşhirciliğidir. Hadisenin bu noktası güzel düşünüldüğünde kapitalist düşüncenin “gönüllü köle” yahut “özgür köle” olarak kadını nasıl metalaştırdığı da kendiliğinden anlaşılacaktır.


[1] Sebe’, 20

[2] Âl-i İmran, 14

[3] A‘râf, 27

[4] İbn Cerîr et-Taberî, Cami‘u’l-Beyân fî Te’vîli’l-Kur’ân, Müessesetu’r-Risâle, 1420, Baskı: I, XI/355; İbn Kesir, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, Daru Tayba,, Baskı: 2, 3/398

[5] Kadı Beyzâvî, Nasıruddin, Envâru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vîl, Daru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, Beyrut, 1418, Baskı: I, III/10

[6] Ö. Özdemir, “Moda Programlarında Kadın Bedeninin Metalaşması”, Akdeniz İletişim Dergisi, s. 246

[7] Ilgaz Büyükbaykal, “Medyada Kadın Olgusu”, İletişim Fakültesi Dergisi, s. 25