Kâtil denince sadece insanın canına kastedeni anlamamak gerekir. Bir insanın yaşaması kadar önem arz eden, dinine, inancına, örfüne, adetine ve medeniyetine kasteden de katildir. Belki bu türden olan katiller, cana kastedenlerden bile daha bedbaht ve kötüdürler. Zira cana kıyan katiller öldürülen kişiyi iyi bir insan olması durumunda Cennet’e gönderirken bunlar Cehennem’e gönderiyorlar. Dünya ve ahiretini heba ediyorlar.

Yaşadığımız çağda şahsen ben televizyonlara da böyle bakmaktayım. Zira TV’lerde yayıma giren çizgi filminden dizilerine varıncaya kadar tüm görseller inancımızı, iffet ve hayatımızı kısacası bütünüyle medeniyetimizi baltalayan birer canidirler. Gösterime sunulan her bir program inanç ve medeniyetimizden çok önemli temel taşlarını kökünden koparıyor. Zaten bu amaçla izletiliyor insanımıza bunlar. Sonuç olarak da ortaya ne oturmasını kalkmasını ne de karşısındaki insanla medeni bir şekilde irtibat kurmasını bilen bir toplum çıkıveriyor.

İslamiyetin çok önem verdiği ve her şeyin fevkinde kabul ettiği edep duygusu televizyon ve internetteki tirajı yüksek fonlanmış yayınlarla her gün biraz daha yok ediliyor. Ne camide, ne de ev hayatında âdâb-ı şer‘iyye namına hiçbir şey duyup öğrenmemiş olan insanımız kendisine sürekli gösterilen bu yayınlarla modernlik adı altında yozlaşmış bir hayat tarzına alıştırılıyor. Bu durumdan en çok da etkilenen çocuklarımız oluyor maalesef. Dönem boyu okullarda ve Tv karşısında bu zehirli telkinlerin karşısında tanınmayacak hale sokulan çocuklarımız ve gençlerimiz yaz kursu için geldikleri medreselerde rahleye diz çöktüğünde ne kadar yara aldığı hemen kendini ele veriyor zaten.

Toplumumuz günden güne böyle bir tehlike karşısında yok olmaya depar atarken bir şeyler yapabilme makam ve mevkiindekilerin bu erozyona karşı tek kelime etmemeleri aksine yangına körükle giderek bu saikleri daha da artırma projeleriyle karşımıza çıkmaları hakikaten düşündürücü. Peki, ne olacak efendiler? Göz göre göre bir “hiç”e gidiyoruz. Ahlaksızlığın ayyuka çıktığı kokuşmuş bir atmosferde dünya ve ahiretimizi kaybetmeye sürükleniyoruz.

Ahlaka dair tek kelimesi olmayacak mı birilerinin?  Birileri de çıkıp “Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!  Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak: Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden, Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden” demeyecek mi? Hal bu iken, çiçek böcek söylemleriyle pembe tablolar çizmeye çalışanlar Allah ’a yemin olsun ki hesap veremeyecekler.

Koca bir nesli Batı’nın yozlaşmış yaşamına sürükleyenler, taze beyinleri moda adı altında ehl-i küfre özendirenler, masum yavruların manevi duygularına hitap edecek bir tek çalışma üretmeyenler, çocuklarımızı diri diri gömenler, gençlerimizi yaşarken öldürenler vallahi hesap veremeyecekler.

“Kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz;
Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz.
Siyaset kavas, ilim köle, sanat ihtilâç;
Serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilâç.
Bülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan;
Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan!
Bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde;
Tartılan vatana bak, dalkavuk kefesinde!
Mezarda kan terliyor babamın iskeleti;
Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?”