Öztürk’ün Kur’an’da lahn bulunduğunu ispat sadedinde ortaya attığı iddialardan biri de Kur’an’daki tekrarların Allah kelamı adına bir kusur olduğu söylemidir. Öztürk’e göre Kur’an’da mükerreren ifade edilen bazı kıssalar ve ayetler bir şeyi –hâşâ- gereksiz yere birden fazla tekrar etmek anlamına geldiği için bu durum Allah Kelamında lahn bulunduğu tartışmasına zemin hazırlamıştır. Bu iddia da Öztürk’ün Ulûmu’l-Kur’ân’a ne kadar yabancı olduğunu gözler önüne sermektedir. Zira Kur’an’da bulunan tekrarların da hem uslûben hem de manen bizim vakıf olabileceğimiz nice hikmetleri vardır. Bizim vakıf olamayacağımız ve Cenab-ı Hakk’ın ilminde mahfuz hikmetleri ise apayrı bir noktadır.

Kur’an-ı Kerim’de bazı kıssaların birden fazla anlatıldığı ve bazı cümle veya kelimelerin tekrar edildiği hepimizin malumudur. İlâhî kelamda yer alan her bir üslup gibi tekrar üslubu da büyük hikmetleri haizdir. Öyle ki bu tekrarlar kendisinden müstağni kalınamayacak birer mütemmim ve mükemmillik vazifesi görmektedirler. Ne var ki bu hikmet ve incelikleri anlamaktan aciz olan yahut Kur’an’a kasıtlı düşman olanlar kelamullah adına büyük bir meziyet olan “tekrar” meselesini bir kusurmuş gibi gösterebilmektedirler. Onlara göre Kur’an bu tekrarlardan tecrid edildiğinde ortaya birkaç sayfalık bir metinden başkası kalmayacaktır. Bu cehalet ürünü iddia, onların düşmanca tavırlarının getirdiği kör bir taassup ve meselenin iç yüzüne karşı cahil olmalarından kaynaklanmaktadır. Nitekim insanın bilmediği şeye düşman olduğu inkâr edilemez bir hakikattir.

Kur’an’da yer alan tekrarların faydalarına temas edebilmek için ilgili tekrarların hangi amaçlara mebni olarak irad edilmiş olabileceğini ortaya koymak gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, burada tadat edilecek olan sebepler beşerî bilginin sınırlarını zorlayarak ulaşılabilmiş neticelerden ibarettir. Aksi takdirde bunun hikmetini tam manasıyla Cenab-ı Hak ﷻ bilebilir. Kur’an’da yer alan tekrarların faydalarını şöyle tasnif etmemiz mümkündür:

  • Dînî açıdan: Kur’an-ı Kerim’de yer alan mükerrer ifadelerin dînî açıdan faydası şudur: Müminler Cenab-ı Hakk’ın tekrar edilen hadiseyi ehemmiyetinden dolayı birden fazla zikrettiğini bilirler ve onun dinde ne denli bir öneme sahip olduğunu anlayarak gerekli ihtimamı göstermeye çalışırlar.
  • Edebî açıdan: Kur’an’daki mükerrer ifadelere edebî açıdan bakıldığında, tekrar edilen şeyle birlikte hedefin mananın daha iyi anlaşılması ve önem gösterilmesi istenen şeyin daha vurgulu bir şekilde ifade etmek istenmesi noktaları karşımıza çıkacaktır. Bu anlamda tekrar edebî açıdan tekit amacıyla getirilen ve mananın daha iyi anlaşılmasını sağlayan bir araçtır.

Kur’an’da yer alan tekrarların faydalarını şöyle bir taksimat üzerinden örnekler maiyetinde görmemiz meselenin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır:

  1.  Edat Tekrarı: Kur’an’da tekrar olarak getirilen ifade kimi zaman edat olmaktadır. Mesela, M ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ هَاجَرُوا مِنْ بَعْدِمَا فُتِنُوا ثُمَّ جَاهَدُوا وَصَبَرُوا إِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَحِيِمٌ N[1] ayeti celilesi ile M ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ عَمِلُوا السُّوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذَلِكَ وَأَصْلَحُوا إِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَحِيمُ N[2] ayet-i kerimesinde yer alan إِنَّ ifadesinin iki kez tekrar edildiği görülmektedir. Mamafih her iki edatın da haberinin aynı olduğu aşikardır. O halde bu ayetlerde mezkur edatın tekrar edilmesinin nedeni nedir? Hiç şüphesiz ki bu sorunun cevabı mananın takviye edilmesi ve her iki إِنَّ nin de haberi olan لَغَفُورٌ رَحِيمُ ifadesine daha kuvvetli vurguda bulunulmasıdır. Zira birinci إِنَّ ile asıl üzerine vurguda bulunulan haberin arasına giren fasılanın yeniden tekit edatı getirilerek kapatılması edebî bir sanattır.  Nitekim İbnu’l-Esîr, إِنَّ ile haberinin arasına uzun bir fasıla girdiğinde belağat ve fasahat hükmünce yeniden  إِنَّ getirilmesinin daha güzel olduğunu tasrih etmektedir.[3] Dolayısıyla ayetteki tekrar da tekidi kuvvetlendirmek içindir.
  2. Kelimenin Tekrarı: Bazı ayetler de bir kelimenin aynıyla tekrar edildiğini görmek mümkündür. Mesela, M أُولَئِكَ الَّذِينَ لَهُمْ سُوءُ الْعَذَابِ وَهُمْ فِي الْآخِرَةِ هُمُ الْأَخْسَرُونَN[4] âyet-i celilesinde هُمْ zamiri iki kez tekrarlanmıştır. Burada da birinci هُمْ un haberi olan الْأَخْسَرُونَ ifadesine vurguda bulunmak ve birinci zamirle aralarını pekiştirme faydası vardır.
  3. Fâsıla Tekrarı: Kimi zaman ayetlerdeki fasılaların tekrar edildiği görülür. Nitekim bu kısma bâriz bir misal olarak Rahman süresinde sıkça tekrarlanarak ifade buyrulan M فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ Ncümlesi zikredilebilir. Zira bu ifade-i celile süre içinde otuz bir kez tekrarlanmaktadır. Bu tekrarda bir çok hikmet ve dakik manalar bulunmakla birlikte en zahir olan sebep, Rahman süresinde insü cinne anlatılıp hatırlatılan her bir nimetin akabinde getirilen bu cümlenin, nimetlerin büyüklüğüne işaret etmesi, Rabbi’nin büyüklüğünü hatırlatması, insanoğlunu her seferinde şükretmeye teşvik etmesidir. Kamer süresinde yer alan Mفَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِN şeklindeki fasıla tekrarı ile Mürselât süresideki Mوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَN fasılasının tekrarı içinde bir çok hikmetten bahsetmek mümkündür.[5]

Tüm bu izahlardan anlaşıldığı üzere Kur’an-ı Kerim’de yer alan tekrarların her biri arap dilinin halaveti içerisinde büyük anlamları haizdir. Gerçi bazı belağatçılar bu bağlamda tekrar ile tekrir arasında bir fark gözetmişlerse de bunun sadece lafzî bir ihtilaf olduğu ve belağatçıların hemen tamamının zemmettiği tekrarın “gereksiz tekrar” olduğu müsellem bir konudur.[6]  Nazm-ı ilâhideki tekrarlara yönelik itiraz mahiyetinde cümleler kuranların başlıca kusuru arapça bilgilerinin olmamasından neşet eden edebî zevkten mahrum olmalarıdır. Bunun yanı sıra kalplerinde taşıdıkları îmânî sıkıntılar da meselenin bir başka veçhesidir.


[1] Nahl, 110

[2] Nahl, 119

[3] İbnu’l-Esîr, Ebu’l-Feth Zıyâuddin Nasrullah, el-Meselu’s-Sâir fi hükmi’l-Kâtibi ve’ş-Şâ‘ir, (Thk: Muhammed Muhyiddin Abdülhamid) el-Mektebetu’l-Asriyye, Beyrut, 1995, II/155

[4] Neml, 5

[5] Tafsil için bkz. Salâh Abdülfettah el-Hâlidî, el-Kur’ân ve Nakdü Metâ‘ini’r-Ruhbân, Dâru’l-Kalem, Dımeşk, 1428, Baskı: I, s. 568

[6] Bkz. İn‘âm Fevvâl Akkâvî, el-Mu‘cemu’l-Mufassal fî Ulûmi’l-Belâğa, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1996, s. 417