Soru:  Günümüzde içerde ve dışarda bir takım çevreler tarafından müthiş şekilde yürütülen bir tasavvuf karşıtlığı var. Bu kesimler, bastıkları kitaplarla, yayımladıkları videolarla tasavvuf aleyhtarlığı yapıyorlar. Bu aleyhtarlığın sebebi hakkında neler söylemek istersiniz.

Cevap: Her şeyden önce belirtelim ki tasavvuf aleyhtarlığı bugünkü şekliyle çok evvel ki asırlara kadar götürülebilecek bir düşünce yapısı değil. Tasavvufun daha çok zühd tarzında yaşandığı çağlarda mutasavvıf olan bazı şahıslar arasındaki birtakım münaferelerden bahsedebilirsek de bunun tasavvufun bizatihi kendisine karşı olmak anlamını taşımadığı açıktır.

Kaba bir bakışla tasavvuf karşıtlığının hicri dördüncü asırlarda tasavvufun tarikata dönüşmesinden sonra, meşayihin seyr-i sulûk adına vaz ettiği, temeli Kur’an ve sünnete dayanan bazı düsturları anlayamayan kimselerle başladığı söylenebilir. Bu kimselerin hemen başında geldiğini söyleyebileceğimiz İbn Teymiye’nin daha sonra bir ideolojiye dönüşen karşıt fikirlerinin de payı büyüktür. Nitekim İbn Teymiye’den sonra zuhur eden İngiliz menşeli Vahhabiye fırkasının onun fikirlerini esas aldığı malumumuzdur.

Osmanlı’nın tarih sahnesinden silinmesi ve hilafetin lağvedilmesiyle ümmet içerisinde tekfircilik ruhunu diri tutarak tefrika çıkartmak, bu ümmetin manevi damarlarını besleyen tüm kanalları tıkamakla vazifelendirilmiş Vahhabilerin bir kısım mihraklar tarafından güdümlü tasavvuf karşıtlığı faaliyetleri maalesef ki netice vermiş ve bazı insanlar üzerinde etkili olmuştur. Bugün bütün saikleriyle yürüttükleri bu faaliyetler, gençlerin manevi  dünyasını alt üst etmiş ve onları nihai anlamda dinden uzaklaşma raddesine kadar sürüklemiştir.

Tasavvuf karşıtlığının bir sebebi olarak bugünkü selefi damarın etkin neşir ve video faaliyetlerini göstermemiz mümkündür. Fakat mesele bu kadarıyla bitmemektedir. Zira konuyu biraz daha deştiğimizde şununla karşılaşıyoruz: Tasavvuf adına kaleme alınmış çalışmalara baktığımızda üç türlü çalışma bütünü çıkıyor karşımıza: a) Müslüman mutasavvıfların kaleme aldıkları eserler b) Batı ve uzak doğudaki dinler tarihi uzmanlarının araştırmaları c) Oryantalistlerin çalışmaları.

Bu çalışmalar içerisinde tasavvufun gerçek veçhesini yansıttığını söyleyebileceğimiz Müslüman mutasavvıfların kaleme aldığı eserleri gereken şekilde neşredemiyor oluşumuz ve bugünkü tasavvuf karşıtlığının bu boşluğu dolduruyor oluşu sorulan sorunun önemli bir cevabıdır. Zira sizin altını doldurmadığınız kavramlar boş kalmaz. Birileri gelip onları bir mana zeminine oturturlar. Hakkı ortaya çıkartmamak batılın zuhuruna yardımcı olmaktır da diyebiliriz buna. Yahut tanımlamadığımız kavramların birileri tarafından tanımlanması. Bu bir başka açıdan bakıldığnda birinci sebep.

İkinci sebep, batılı dinler tarihi uzmanlarının çalışmalarında tasavvufa mücerret bir felsefî akım muamelesi yaparak tasavvufi kavramları özünden koparması ve tasavvuf büyüklerini filozof derekesine indirmesidir. Esasen bu da bizim bir başka ayıbımızdır. Zira iki asrı aşkındır yaşadığımız zillet, bizi hem eserlerimizle apayrı dünyalara itti hem de kendi dünyamızın büyükleriyle aramıza aşılmaz gözüken bentler ördü. Onları tanıyamadık ki tanıtalım. Bu da kendi insanımızın tasavvufu batılı adamın tercüme eserlerinden öğrenmesi sonucuna müncer oldu.

Üçüncü sebep olarak, oryantalistlerin ansiklopedik çalışmalarında yaptıkları kasıtlı çarpıtmalardır. Tasavvuf alanıyla ilgili malumat verme kastıyla yazdıkları eserlerde İslam’a olan düşmanlıklarından dolayı bir kısım oryantalistler kasıtlı çarpıtmalara imza attılar. Aslında bu tür çarpıtmaları sadece tasavvuf alanıyla ilgili çalışmalarında değil sair ilimlerde de yapmışlardı. Fakat tasavvufları ilgili olanlar selefi damarı da ciddia anlamda besleyince ortaya günümüzdeki tasavvuf karşıtı söylemler çıktı.

Bütün bunların yanında ilgili malzemeyi kullanabilmek için zemini teşkil eden medya gücünün ve bu gücün ardındaki fonlanmanın selefileri beslediği hakikatini de zikretmeliyiz. Aynı zamanda bir öz eleştiri olarak şunu da kaydedelim: Sosyal mecralarda tasavvufun manevi haline, vakarına, sadeliğine, nazenliğine ve nezaketine asla yakışmayacak videoların daha fazla izlenebilme hevesiyle paylaşılması da tasavvuf aleyhtarlarını besleyen önemli bir kaynaktır. Bütün bunları bir araya getirdiğinizde bugün tasavvufun, hususen internet ortamlarında büyüklerimizin gösterdiği istikamette ciddi bir temsil ihtiyacı olduğu açıktır. Bu alanın hakkıyla doldurulamaması tasavvufa bin bir türlü iftira atarak kamuoyunun aklını yönlendirmeye çalışan aleyhtarların ekmeğine yağ sürmektedir.

Vesselam…