İsrâiliyyât konusu tefsir ilminde vakıf olunması zaruri kabul edilen konulardan biridir hiç şüphesiz. Özellikle Tabiîn döneminde Ka’b el-Ahbâr, Vehb b. Münebbih, Abdulmelik b. Abdülaziz b. Cüreyc gibileri tarafından ehl-i kitap rivayetlerinin nakledilmesi bir kısım İsrâîlî rivayetlerin de ilmî dünyamıza girmesine sebep oldu. Öyle ki bu rivayetler bazı bid’î fırkaların doğuşu, teşekkülü gibi evrelerde etkin rol oynadılar. Bu durum İslam ulemâsını İsrailiyyât konusunu büyük bir ihtimamla incelemeye sevk etti. Ve netice olarak “Sahih olanlar, olmayanlar, bizim şeriatımıza uygun olanlar ve olmayanlar” gibi başlıklarla tasnife gidilerek İsrailiyyâtın dine vereceği zararlar ber taraf edilmiş oldu.

Remzi Na’nâ’e’ nin bu eseri de tarihten bu güne dek İsrailiyyât konusunu ele almış müstakil eserler içerisinde şâyân-ı zikr. Eser İsrailiyyât konusunu incelerken mevzuyla taalluk eden bahisleri, meselenin alt yapısı mahiyetindeki konuları ve tâlî mevzuları da ele alıyor. Bu bağlamda eseri belli bölümlere ayırmak mümkün.

Müellif, esere tefsir ilminin sahabe, tabiin, tedvin asırlarındaki teşekkülüne dair kısa bir tarihçeyle başlıyor. Bu bağlamda rivayet tefsirinin menheci ve zayıflama sebeplerine dair de muhtasar bilgilere yer veriyor. Sonrasında Kur’an’ın diğer semâvî kitaplarla münasebetini ele alan müellif, Kelâmullah’ın ehl-i kitab’ın kaynaklarına karşı “müheymin” vasfı taşıdığına ve o kaynaklarda bulunan bilgilerin doğru veya yanlışlıklarının Kur’an’ın ölçülerine göre belli olacağına dair nasslardan deliller serdediliyor. Kur’an-ı Kerîm’in ehl-i kitap kaynaklarına göre tefsir edilmesinin mahiyeti ve hükmü noktasında derli toplu bir değerlendirme için bu bölüm kesinlikle okunmalı.

Bir sonraki bölümde Tevrat ve İncil’in telifleri, muhtevaları, nasıl tahrif edildikleri, İslâm âlimlerin tahrif’e şâhitlikleri anlatılırken tahrife delil olarak öncelikle Kur’an âyetleri zikrediliyor ve ardından kaynakların bizâtihi kendilerinden muharref oldukları ispat ediliyor.

Eserin ilerleyen bölümünde İsrailiyyat konusu ele alınıyor ve İsrailiyyâtın manası, senedi ve metni açısından yahut taalluk ettiği konu açısından kısımları, İsrailiyyât tarzı rivayetleri nakletmenin hükmü; men’edenlerle cevaz verenlerin delilleri önce serdedilip ardından mezkur delillerin arası tevfik edilmek suretiyle konular detaylı bir şekilde inceleniyor, misallendiriliyor. Ardından İslam alimlerinin İsrailiyyat rivayetleri konusunda İbn Teymiye, İbn Kesîr ve el-Bikâ’î gibilerinin görüşleri zikrediliyor.

Sonrasında İsrailiyyâtın bizim kültürümüze nasıl geçtiği ve nasıl Kur’an tefsirine sızdığı dosyası açılıyor ve bu bapta “Rivayet devrinde israiliyyât”  başlığı altında sahabenin israiliyyât konusundaki konumu irdelenerek sahebeden İsraîlî rivayetlerin kendilerine sıkça nispet edildiği İbn Abbas, Ebu Hureyre, Abdullah b. Amr b. Âs (radıyallahu anhum) gibi sahabîlerin söz konusu rivayetlerle ilintilendirilemeyecekleri ifade edilerek bu bapta kendilerine nispet edilen bazı tefsir rivayetlerinin ve hatta eserlerinin sahih bir senede dayalı olmadığı ifade ediliyor. İsmi geçen sahâbîlerin İsrailiyyât konusunda  maruz kaldıkları ithamlar da bu bölümde cevaplandırılıyor. Bunun dışında sahabe ve İsrailiyyatı bahis mevzuu edinen bu bölümde Abdullah b. Selam ve Temim ed-Darî gibi isimlere de yer veriliyor. Tabiinden İsrailiyyât rivayetleriyle meşhur olmuş Ka’b el-Ahbâr, Vehb b. Münebbih gibilerinin kısa bir tanıtımı yapıldıktan sonra onlar hakkındaki ta’nlar tahil ediliyor. Peşi sıra da Tebe-i tabiinden İbn Cüreyc ve Kelbî gibilerinin İsrailiyyâtla münasebetlerine değiniliyor.

İsrailiyyat başlığının yelpazesinin geniş tutulduğu eserde rivayet devrinde İsrailiyyat mevzusuna yer verildiği gibi, Hadis, Tarih, Tefsir ilimlerinde israiliyyat konusu da işleniyor. Tefsir ilminde İsrailiyyat başlığı altında öncelikle icmâlî olarak müfessirlerin İsraîlî rivayetler noktasındaki durumlarıdan bahsedilirken ardından Mukatil b. Süleyman, İbn Cerîr et-Taberî, Sa’lebî, Beğâvî, İbn Atıyye, el-Keşşâf, Fahru’r-Râzî, Kurtubî, Nesefî, Hâzin, İbn Kesîr, ed-Dürru’l-mensûr, es-Sirâcu’l-münîr, Âlûsî, Menâr gibi tefsirlerin tanıtımı yapılmakla birlikte bu tefsirlerin İsraîlî rivayetler barındırması açısından durumları mercek altına alınıyor. Mezkur tefsirlerde yer alan bir kısım İsrâîlî rivayetler de tadat edilirken bu rivayetlerin gerek senet ve gerekse metin açısından sâbit olamayacakları sonucuna varılıyor.

Tefsir kitaplarımızdaki İsrâîliyyat tarzı rivayetlerin ehl-i kitabın kaynaklarında nasıl yer aldığı arasında bir denklem üzerinde de duruyor eser. Ayrıca kaynaklarımızda  yer alan bir kısım İsraîlî rivayetlerin müsteşrikler tarafından nasıl dillendirildiği ve bununla da İslam’a saldırmak, İslam’ı hurafe diniymiş gibi göstermenin amaçlandığı da mevzu bahis edilen konular arasında.

Ez cümle, sahasında yazılmış ve belki çok daha fazla şöhret bulmuş diğer eserlere nispetle Remzi Na’nâ’e’ nin bu eseri bir çok yönüyle üstünlüğünü ispat edebilecek bir eser. Hususen tefsir ilmiyle ilgilenenlerin ve umumen de her tâlib-i ilmin mutlaka gözden geçirmesi, okuması gereken bu eser meraklılarının iltifatlarını bekliyor.