Soru: Anne veya babaya bakmak, onların maişetini ve bir takım ihtiyaçlarını karşılamak şeklindeki vazife Müslüman adına bir sorumluluk mudur? Şayet sorumluluksa bu yükümlülükle mesul olan kişiler kimlerdir? Ve bu hususta kadın erkek ayrımı var mıdır?

Cevap: İslamiyet yaşamış olduğumuz dünya’da hayatın belli bir düzen içerisinde devam edebilmesi ve bir kısım insanların hayatlarını idame edip sürdürebilmeleri için bazı kişilerin bakımlarını ve masraflarını bir kısım insanlara yüklemiştir. Mesela kişinin hanımına, oğullarına, anne-babasına ve anne tarafından yakınları olan teyze ve dayılarına bakması yahut efendi olan bir kimsenin kölesi bulunmuş olduğu zata bakmakla yükümlü tutulması bu söylediğimizin somut misalleridir. Bütün bunlardan sonra soruda ifade edilen birkaç mevzuyu sırasıyla inceleyelim.

  1. Öncelikle belirtelim ki kişinin anne ve babasına bakması Müslüman adına zorunluluktur. Zira Allah teala Kur’an-ı Kerim’de “Biz insana anne- babasıyla ilgili bir güzellik emretmişizdir”[1] buyurmuştur. Bunun manası şudur: Allah teala insandan anne ve babasına iyilikte bulunmasını istemiştir. Buna göre, bir mü’minin muhtaç olan anne ve babasını bu şekildeki bir ihtiyaç halinde mehcur bırakması ihsan mefhumunun içerisinde değerlendirilemez. Hatta kafir anne ve baba hakkında dahi Allah Azze ve Celle insana hitaben “O ikisiyle dünya’da iyi bilinen bir şekilde beraber ol!” buyurmaktadır. Kişi onları doyurmaya muktedir iken kendilerini aç vaziyette bırakması hakeza iyi bilinen bir şekil değildir.[2] Efendimiz Aleyhissalatü vesselam da bir sahabiye hitaben “Sen ve malın babana aitsin” buyurmuştur.[3] Hz. Aişe’den gelen başka bir rivayette “ Kişinin yediği şeylerin en hoş ve temiz olanı kendi kazancından yediğidir. Ve evladı da kendi kesbinden/kazancındandır” buyurmuştur.[4] “ Fakat şu da bilinmelidir ki bir kimsenin hanımının dışında usulü ve füruu dediğimiz anne-babası dedeleri vs. ile evlatları ve torunlarına bakma yükümlülüğü fakir olmaları durumuyla mukayyettir. Yani şayet bu kimseler fakir iseler, aralarında din farklılığı bulunsa dahi kişi bunların nafakasını temin etmekle yükümlü olur.[5] Hatta bu kimsenin babası fakir olup geçimini temin edebilecek sıhhate sahip olsa dahi durum değişmeyecektir. Yani bu kişi böyle bir babanın dahi nafakasını temin etmekle yükümlü tutulmaktadır.[6] Tüm bunlardan anlaşılan husus İslam dininin Müslüman olan kimseyi fakir olan anne ve babasını bakmakla yükümlü tuttuğudur.
  2. Gelelim anne ve babayı bakmakla yükümlü tutulan kimselerin kim olacağı mevzuuna: Burada yani anne ve babanın bakımı hususunda itibara alınması gereken karabet/yakınlık ve cüziyettir. Yoksa veraset değildir.[7] Yani ana- babaya bakmakla yükümlü olan kimselerin sorumlulukları birinci olarak onların cüzü/ evladı olmaları şartıyladır. İkinci olarak da bu cüziyyetin yakınlığı ve uzaklığına göredir. Buna göre şayet bir kimsenin bir kızı ve bir de oğlunun oğlu bulunacak olsa böyle bir kimsenin nafakasıyla oğlunun oğlu olan torunu değil de kızı sorumlu olacaktır.[8] Her ne kadar her ikisinde bu kimsenin cüzü olma vasfı varsa da kızdaki cüziyet torundan daha yakın olduğundan dolayı nafaka sorumlusu kız olacaktır. Hakeza şayet birinin oğlu tarafından veya kızı tarafından hali vakti yerinde torunları bulunsa ve yine bu kişinin ana baba bir kardeşi bulunacak olsa nafakayla sorumlu olan torunlar olacaktır. Çünkü torunlarda cüziyet var iken kardeşte bu kimsenin cüzü olması şeklindeki bir özellik yoktur.[9]
  • Ebeveynin nafakasındaki kız erkek eşitliği de genel anlamda metinlerin tercih ettiği bir görüştür. Yani ana babanın geçimlerini sağlamak ve onlara bakmak hususunda erkek evlat ile kız evlat arasında sorumluluk açısından hiçbir fark yoktur. Çünkü geride de değinmeye çalıştığımız üzere bu konudaki vücubiyet o kişinin cüzü ve evladı olmakla ilgili bir şeydir. Ve bu hususta kız olsun erkek olsun her iki türden evlat da eşittirler.[10]Ancak şöyle de bir husus vardır ki; şayet erkek evlat ile kız evlat arasında zengin ve fakir olmaları hususunda aşırı derecede bir farklılık söz konusu ise bu durumda nafaka sorumluluklarının değişeceği de fukaha tarafından belirtilmektedir.[11]Bunun dışında zahiru’r rivaye olan, Hulasa sahibinin “bununla fetva verilir” dediği ve Feth sahibinin “hak olan görüş budur” dediği görüş ana babaya bakma hususunda kız çocuğu ile erkek çocuğunun arasında her hangi bir fark bulunmadığını ifade eden görüştür.[12]Son devir fakihlerimizden Ömer Nasuhi Efendi de bu hususta şunu söyler “Furuun dereceleri(yani evlatların cüz olmaları hasebiyle dereceleri) müsavi(eşit) olduğu takdirde ise nafakayı alesseviye(eşit bir şekilde) tahammül ederler (üstlenirler). Mesela bir kimsenin bir oğlu ile bir kızı veya bir oğlunun oğlu ile bir kızının kızı içtima etse (birlikte bulunsalar) nafakasını müsavat üzere verirler (eşit bir şekilde temin ederler). Hâlbuki bu halde kızının kızı varis değildir. Fakat bunlar cüziyet itibariyle müsavidirler. [13]

[1] Ankebut,8

[2] Abdullah b. Mahmud el-Mavsıli, el-İhtiyar, III/290, er-Risaletu’l-Alemiyye, Beyrut-Lübnan, 2009, B.I

[3] Ez-Zeylai, Nasbu’r-Raye, III/ 406, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 2010, B.III

[4] Ebu Davud, “Büyu’” 77, No: 3528 vd.

[5] Burhaneddin el-Merğinani, el-Hidaye, II/334, Daru’l-Erkam, Beyrut-Lübnan

[6] Ali el-Kari, Fethu Babi’l-İnaye, II/ 345, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan 2009, B.I

[7] Şeyhzade, Mecmau’l-Enhur,II/ 196, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan, 1998, B.I

[8] Ubeydullah b. Mesud Sadru’ş-Şeria, Şerhu’l-Vikaye, III/136, Daru’l-Varak, Ürdün, 2006

[9] El-Hassaf, eş-Şeybani, “Kitabu’n-Nafakat”, s.86 Yer, Tarih: Yok

[10] Şeyhzade, Mecmau’l-Enhur II/196

[11] İbn Nüceym, el-Bahru’r-Raik, IV/350 Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan 1997, B.I

[12] İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, V/355 Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan, 1994, B.I

[13] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuki İslamiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, II/500 Bilmen Yayınları, İstanbul