Soru:  Malum olduğu üzere Suud’ da bayram Cuma günü yapılıyor. Bizler ise bayramı Perşembe günü yapacağız. Bu ihtilafın sebebi nedir ve bu husustaki tutumumuz ne olmalıdır?

Cevap:  Bayram bu sene –soruda ifade edildiği şekilde- sadece Suud’da değil, 22 İslâm ülkesinde Cuma günü yapılacaktır. Türkiye’nin bayram hususunda itibara aldığı Kandilli Rasathanesinin tesbiti olan Hilalin 16 Ekim Salı günü Güney Amerika’da görüldüğü tesbitidir. Buna göre Bayram 25 Ekim Perşembe gününe denk gelmektedir. Diğer 22 ülkenin itibara aldığı ise Zilhicce hilalinin 17 Ekim Çarşamba günü görüldüğüdür. Buna göre de Bayram 26 Ekim Cuma gününe tekabül etmektedir. Bu ikisinden ayrı olarak Pakistan da hilalin 18 Ekim Perşembe günü görüldüğü şeklindeki gerekçeyle 27 Ekim Cumartesi gününü Kurban Bayramı olarak ilan etmiştir.

Bu ihtilaf karşısında Müslümanların yapması gereken şey evvela birbirini çekiştirip tenkid etmekten uzak durmalarıdır. Zira görüldüğü üzere bütün hiziplerin kendisini destekleyen delilleri mevcuttur. Ancak bu hususta birkaç noktaya dikkat çekmenin faydalı olacağı kanaatindeyiz:

  1. ايام النحر ثلاث افضلها اولها “Kurban bayram günleri üç gündür. Ve en faziletli olanı ilk günüdür” şeklinde mevkûf bir hadis-i şeriftir.[1] Buna göre bayramın ilk gününde kurban kesmek evleviyetle ilgili bir durumdur. Ancak içinde bulunduğumuz zamanda bu denli kavî bir şüphe karşısında ihtiyat olarak yapılacak şey kurbanı Cuma günü kesmek olsa gerektir. Zira bu şüphe karşısında evleviyeti terk etmemiz zorunlu gibi gözükmektedir.
  2. Efendimiz Aleyhissalatü vesselâm sahih bir rivayette “«الفطر يوم يُفْطِرُ الناس، والأضحى يوم يضحِّي الناسُ»  “Ramazan bayramı insanların oruç tutmadıkları gündür. Kurban Bayramı insanların kurban kestikleri gündür” buyurmaktadır.[2] Bu hadisten yapabileceğimiz istidlâl Bayram’ın tesbiti hususunda insanlara muvafakat edilmesi gerektiğidir.[3] Yani bu mevzuda itibara alınması gereken “ümmete muvafakat” tır.
  3. İmam Müslim’in ve diğerlerinin rivayet ettiği şu hadise de hilalin görülmesi hususunda neye itibar edilip edilmeyeceğine ışık tutmaktadır. Küreyb diye bir zatı, Ümmü’l-Fazl isimli zat Şam’a Muaviye (Radıyallahu Anh)’ye gönderir. Küreyb de Şam’a gelip bu kadının işini gördükten sonra Henüz Şam’dan ayrılmamışken Ramazan hilali kendisine gözükür. Ayın sonunda Medine’ye gelip meseleyi İbn Abbas (Radıyallahu Anh)’a anlatınca İbn Abbas (Radıyallahu Anh)’ da ona kendilerinin hilali Cumartesi gördüğünü ve ayı  Bayram hilalini görmedikleri sürece Ramazan’ı otuza tamamlayacaklarını söyler. Bunun üzerine Küreyb “Muaviye ve ashabının hilali görmesi yeterli olmuyor mu?” diye sorunca İbn Abbas (Radıyallahu Anh) “Hayır! Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize böylece emretti” buyurmuştur.[4] Hadisin zahirine bakılacak olursa Küreyb de hilali görenlerden birisidir. Ve buna rağmen İbn Abbas (Radıyallahu Anh) ona orucunu otuz güne tamamlamasını emretmiştir.Buna muvafık olarak İmam Muhammed “kişinin, yakinen müşahade ettiği şeye muhalif olsa da bu hususta âmmeye uyması gerekir” şeklinde görüş bildirmiştir.[5]

Numûne-i misal kabilinden değerlendirebileceğimiz bu hadise ve görüşler müvazenesinde meseleye bakacak olursak bahsinde olduğumuz konuda ümmetin birlik içerisinde olması gerektiği noktasına varırız. Meselenin iç boyutu olarak görebileceğimiz bir takım siyâsî çekişmeleri de bunun içerisine dâhil edecek olursak Ülkemizin ve bâ husus Diyanet’in konu hakkındaki tavrı çok da iç açıcı değildir. 22 İslâm ülkesinin bayram günü olarak ilan ettikleri bir güne muhalif olarak başka bir günü bayram ilan etmekte ısrarcı olmak, şüphesiz bir takım ihtimalleri îras etmektedir.

Âlâ külli hâl, kurbanların Cuma günü kesilmesinin ihtiyata en yakın hareket olacağını söylemek yanlış olmasa gerektir. Çünkü yukarıda da naklettiğimiz üzere kurbanın ilk gün kesilmesi evleviyet ve faziletle ilgili bir durumdur. Ancak bu denli şek ve şübhenin mevcut olduğu bir mahalde evleviyetin ihmal edilerek cevazı gözetmenin en uygun bir hareket olacağı izahtan varestedir.


[1]  Celaleddin es-Suyûtî, Camiu’l-Ehadîs, No: 33066, Ali el-Müttaki, Kenzu’l-Ummâl No: 12677

[2] Tirmizi, Sünen No: 4392 (Aişe Radıyallahu Anha’dan…)

[3] Emir es-San’anî, Sübülü’s-Selâm, III/ 176 Daru İbni’l-Cevzî, 1421 Riyad

[4] Müslim, Sahih, No: 2110

[5] Es-San’anî, a.g.e., III/ 177