Soru: Kadir gecesini biz her zaman Ramazanın 27. Gecesi geldiğinde ihya etmeye çalışıyoruz. Fakat bazı hocalar kadir gecesinin kesinkes bu gün olduğuna inanmanın doğru olmadığını söylüyorlar. Anlattıklarına göre Peygamberimize bu gece başta belirli imiş sonradan unutturulmuş. Bunların aslı var mıdır? Bu konuda doğru olan nedir?

Cevap: Kıymetli kardeşim!  Önce bahsini yaptığınız rivayetle başlayalım. Soruda bahsini yaptığınız rivayet İmam Buhârî’ nin “Sahih” inde naklettiği sahih bir rivayettir. Ubade b. Samit (Radıyallahu Anh) şöyle anlatır: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Kadir gecesini bizlere haber vermek için çıktı (yanımıza geldi). O sırada iki adam arasında bir tartışma oldu. Bunun üzerine Efendimiz: Size kadir gecesini (n hangi gün olduğunu) haber vermek için yanınıza geldim. Falanca ile falanca çekişişti ve o (nun ta’yini de bu sebeple) kaldırıldı. Sizin için hayırlı olması ümit edilir. Öyleyse siz onu (Ramazanın) dokuzuncu (gecesin) da, yedinci (gece)sinde ve dokuzuncu (gecesin) da arayın” buyurdu.[1]

Her ne kadar bu rivayette Efendimiz Aleyhissalatü vesselam Ramazana ait belirli üç günü sarih bir şekilde buyurmuşsa da diğer rivayetlerde daha genel ifadelerinin bulunduğu şeklindeki gerçek de göz ardı edilmemelidir. Bu rivayetler cümlesinden olarak “ Kadir gecesini Ramazanın son on günü arayın”[2]  “Son yedisinde arayın”[3] “Kadir gecesini Ramazanın son on gününün teklerinde arayın”[4]  şeklindeki hadis-i şerifler zikredilebilir. Buna benzer bir rivayet de şudur: Efendimize kadir gecesinden soruldu o da “ O her Ramazandadır” buyurdu.[5] Görüldüğü üzere bu hadislerde Efendimiz Aleyhissalatü vesselam daha genel ifadeler kullanmakta ve Kadir gecesi için Ramazanın son on günü veya yedi gününe işaret buyurmaktadır. Bizatihi zat-ı âlîlerinin ameline de bakıldığında da Efendimizin Ramazanın son on gününde daha bir gayretle ibadetlere sarıldığı rivayet edilmektedir.[6]

Bizlerin kadir gecesini her yıl Ramazanın yirmi yedinci gecesinde kutlamamız ise kesinlik üzere değildir, olmamalıdır da. Çünkü Şârihler Allah Teâlâ’nın Kadir gecesinin zamanını gizli tutmasının nedeninin kulların tüm geceleri sanki Kadir gecesiymiş gibi geçirmelerini sağlamak olduğunu belirtmektedirler. Hatta İmam es-Sübkî, Efendimizin Kadir gecesini açıklamamasından kadir gecesini idrak eden kulların da diğer insanlara bunu açıklamaması gerektiği hükmünü çıkarır.[7]

Bütün bunlara rağmen soruda geçen “Kadir gecesini neden yirmi yedisinde kutluyoruz” ifadesini cevaplandırmamız gerekiyor. Bunun sebebi yirmi yedisiyle ilgili özel manada vârid olmuş rivayetlerdir. Mesela bunlardan bir tanesi şu rivayettir. Rizz b. Hubeyş şöyle dedi: Übeyy b. Ka’b’a sordum, dedim ki; Kardeşin İbn Mes’ud “Her kim seneyi ibadetle geçirirse Kadir gecesine isabet eder” diyor. O da dedi ki; Allah ona ( İbn Mes’ud’a) rahmet etsin! O ( bu sözüyle) insanların (ibadetlerde) gevşeklik göstermemesini istemiştir. Yoksa o bilir ki (Kadir gecesi) Ramazandadır Ve Ramazanın da son on günündedir ve son on günde de yirmi yedincisidir. Sonra (Übeyy) hiç inşaellah demeksizin Kadir gecesinin yirmi yedinci gece olduğuna dair yemin etti. Ben de “Hangi şeyle (delille) bunu söylüyorsun ey Ebu’l- Münzir!” dedim. O da “Resulullah’ ın bize haber verdiği güneş o günde parıltı olmaksızın doğar şeklindeki alametle bunu söylüyorum dedi.[8]

Naklettiğimiz bu ve benzeri rivayetleri esas alarak Kadir gecesinin bu gece olduğuna kuvvetli ihtimalle itikad etmekte bir beis olmayacağı açıktır. Başka geceleri saraheten ifade eden bir kısım hadisler bulunduğundan dolayı bu mahalde kesinlikten söz etmek yanlış olacaktır. Öyleyse bizlerin yapması gereken bu gecenin gizli tutulmasının hikmetini de göz ardı etmeyerek tüm geceleri Kadir gecesi bilip muktezasınca amel etmektir. Tabi ki bunu söylerken de yirmi yedisi başta olmak üzere bu meyanda nakledilen ve kesinlik bildiren rivayetlerle de müjdelenmeyi bir tarafa bırakmamalı ve bu rivayetlerin ifade ettiği zamanları daha bir ihtiyat ve gayretle ihyaya çalışmalıyız. Rabbim her birerlerimize hayırlarda muvaffakiyetler nasip eylesin.

 

Âmin Ya Muîn!


[1] Buhari, Sahih, İman 36, No: 49, Ayrıca yakın bir lafızla İbn Huzeyme, Sahih, No: 2176, İbn Hibban, Sahih, No: 3661

[2] Mâlik, Muvatta, “Kitabu Leyleti’l-Kadr”, No: 1140

[3] Mâlik, Muvatta, Kitabu Leyleti’l-Kadr, No: 1141

[4] Buhari, Sahih, III/ 46, “İ’tikaf”, No: 2017

[5] Ebû Davûd, Sünen, No: 1387

[6] Müslim, Sahih, No: 1175, İbn Mace, Sünen, No: 1767

[7] Ali el- Kari, Mirkâtu’l-Mefatîh, IV/520, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut- Lübnan

[8] Müslim, Sahih, No: 1175, İbn Mace, Sünen, No: 1767