Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gümüş yüzük edinmiştir. Zira İmam Buhari’ nin İbn Ömer (Radıyallahu Anh)’ den yaptığı rivayette İbn Ömer, Peygamber (Aleyhisselam)’ in,  nakşı “Muhammedun Resulullah”  olan gümüş bir yüzük edindiğini ve daha sonra bu yüzüğün Ebu Bekir, Ömer (Radıyallahu Anhuma) tarafından kullanıldığını ve Erîs kuyusuna düşüp kayboluncaya kadar Hz. Osman (Radıyallahu Anh)’ın da bu yüzüğü kullandığını nakletmektedir.[1] Usûl-i Sitte ashabının Enes b. Malik’ den yaptıkları bir rivayette de o “Efendimiz Aleyhissalatü vesselam’ın habeşî kaşlı Muhammedun Resulullah nakışlı bir yüzük edindiğini” söylemektedir.[2] Rivayetlerin tamamı incelendiğinde Efendimizin yüzük edindiğinin inkâr edilemez bir gerçek olduğu görülecektir. Bu hususta müstakillen yazılmış İmam el- Beyhakî’ nin “el-Camiu  fi’l- Hatem[3]i veya İbn Recep el- Hanbelî’ nin “Kitabu’l- Havatim”[4] i gibi eserler Efendimizin yüzük kullandığına dair yeterince rivayet serdetmektedirler.

Hanefî mezhebinde gümüş haricinde her hangi bir yüzük takılmasının caiz olmadığı mukarrerdir. Nitekim İmam Muhammed “el- Camiu’s- Sağir” inde “ولا يتختم الا بالفضةGümüşten başka yüzük takılmaz”[5] şeklindeki sözüyle söylediğimizi açıkça ifade etmektedir. Bu hüküm sonraki metinlere de aynen yansımıştır.[6] Şu kadarı var ki metinlerde buna ziyade olarak erkeklerin bir dirhem[7] veya bir miskalden[8] fazla gümüş yüzük edinmemeleri gerektiği yazılıdır. Ki, bir miskal günümüz miktarına göre 4. 52 gram’a tekabül etmektedir.[9]  Buna da gerekçe olarak Peygamber Efendimizin sahabeden birisine “Yüzüğün gümüşten olsun ve bir miskali aşmasın” şeklindeki sözünü göstermektedirler.[10] Ayrıca, yüzüğün bir miskali aşması işi mutad olan süslenmeden çıkarıp israfa dönüştürmektedir.[11] Bu yüzden yüzüğün bir miskali aşması Hanefi mezhebince mekruh sayılmaktadır.

Yukarıda yaptığımız izahattan da anlaşılacağı üzere gümüş yüzüğün dışında demir, bakır, sarı bakır, tunç gibi maddelerden yüzük edinmek de caiz değil[12], haramdır.[13] Çünkü Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) başta demirden bir yüzük edinmiş ve daha sonra kerih görerek bu yüzüğünü atmıştır.[14] Bir başka rivayette Efendimiz parmaklarında sarı bakırdan ve demirden yüzük gördüğü sahabîlere “Bana ne oluyor ki senden putların kokusunu alıyorum”[15], “ Bana ne oluyor ki üzerinde Cehennem ehlinin süsünü görüyorum”[16] demiştir. Öyleyse yüzük takma olayında münhasıran gümüşün cevaziyeti söz konusudur, gayrısı değil.

Gelelim gümüş yüzük de olsa erkeklerin yüzük takmasının hükmüne; bu hususta mezhep içerisinde farklı kaviller vardır. Ebu Reyhane’den yapılan rivayette o “ Allah Resülu (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yetki sahibinin dışındaki kimseleri yüzük takmaktan nehyetmiştir” demektedir.[17]   İmam et- Tahavî  “Şerhu Meâni’l- Âsâr” ında bu hususta müstakil bir bap açarak bu hadisle istidlal eden bazılarının yetki sahibi (halife vs.) dışındakilerin yüzük takmasının mekruh olacağını savunduklarını zikretmektedir. Bu rivayete zıtlık teşkil eden Hz. Hasan ve Hüseyin’in sol ellerine yüzük taktıklarını ifade eden rivayetleri ve benzerlerini nakleden İmam et- Tahavi, sahabe ve tabiinden yetki sahibi olmadıkları halde yüzük takanların bulunduğunu ispat etmektedir. İşin nakli boyutunu aktardıktan sonra akli boyutunu da izah eden İmam et- Tahavi şunları söyler: Sultanın yüzük takması zinet olmadığından dolayı caiz ise sultan olmayan kişinin de bu gerekçe ile yüzük kullanması caiz olmalıdır. Geride de gördük ki; altının ve gümüşün kullanılması hususunda sultan olanla olmayan eşittir. Bu konunun da böyle olması gerekir. (Yani gümüş yüzük kullanma hususunda) sultan için caiz olan şey gayrısı için de caiz olmalıdır. Şayet sultanın yüzük kullanması Müslümanların mallarını mühürlemesi için olduğundan caiz oluyorsa, sair insanların da kitaplarına ve mallarına mühür vurmaları sebebiyle bu fiilin onlar adına caiz olması gerekir. Zira bu hususta sultan olanla olmayan arasında herhangi bir fark yoktur.[18]

İmam et- Tahavi’nin tercihi bu yöndeyse de Hanefi mezhebine ait kitapların görebildiğimiz kadarıyla birçoğunda yetki sahibi olmayan kişilerin yüzük takmamalarının takmalarından daha faziletli olacağı zikredilmektedir. Hidaye sahibi Merğinani, Sultanın yüzük takmasının ihtiyaca mebni olduğunu, sultanın dışındaki kimselerde asıl olanın yüzük takmamak olduğunu zikretmektedir.[19] Nesefi, sultanın dışındakilerin yüzük takmayı terk etmelerinin daha faziletli olduğunu söylemektedir.[20] Mavsili de yüzüğe ihtiyacı olmayan kimselerin yüzük takmayı terk etmelerinin daha faziletli olacağını beyan etmektedir.[21] Burhaneddin b. Maze’ de yüzük takmanın sünnet olduğunu, Efendimizin mühre ihtiyaç duyduğu için yüzük kullandığını ve ihtiyacı olmayanların takmamalarının efdal olacağını söylemektedir.[22]

Gözden geçirdiğimiz tüm nakiller ve fukaha kavillerine baktığımızda meselenin ihtilaflı bir mevzu olduğu aşikâr olmaktadır. Yani ortada Efendimizin yapmış olduğu bir fiilin illetini tespit etme noktasında farklı âlimler tarafından çeşitli mülahazar vardır. Allahu  A’lem kitapların birçoğundaki “terk etmenin efdal olması” şeklindeki hüküm de ulema arasındaki bu ihtilaftan sakınmak içindir. Öyleyse yüzük takmaya fukaha tarafından gerekçe olarak tayin edilmiş olan her hangi bir ihtiyacı bulunmayan kişinin takmaması takmasından daha faziletlidir. Vesselam…


[1] Buhari, Sahih, Libas, No: 5866, et- Tehanevi, İ’lâu’s- Sünen, XVI/ 8057 Daru’l- Fikr, Beyrut- Lübnan 2001, B.I

[2] Rivayetlerin tamamı için Bkz. ez- Zeylâî, Nasbu’r- Raye, IV/ 232 No: 7262 Daru’l- Kıble, Cidde

[3] el- Beyhakî, el-Camiu  fi’l- Hatem, ed- Daru’s- Selefiyye, Bombay, Hind, 1987, B.I

[4] İbn Recep el- Hanbelî, Ahkamu’l- Havatim, Daru’l- Endülüs, 2010,B.I

[5] Muhammed b. Hasen eş- Şeybânî, el- Camiu’s- Sağir, s. 477 Alemu’l- kütüb, Beyrut, 1986, B.I

[6]  Mesela Bkz. Kuduri, Muhtasar, s. 240, Daru’l- kütübi’l-İlmiyye, Beyrut- Lübnan 1997, B.I, İbn Saatî, Mecmau’l- Bahreyn, s. 822, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan, 2005, B.I  vd.

[7] Kadı Ğaznevi, el- Hâvi’l- Kudsî, II/ 313, Daru’n- Nevadir, Lübnan 2011, B.I

[8] Abdülğani el- Ğuneymî el- Meydânî, el- Lübab, IV/ 158 el- Mektebetu’l- İlmiyye, Beyrut-Lübnan

[9] Hüseyin Muhammed Rebabia, Tahvîlu’l- Mevazin ve’l –Mekayili’ş-Şer’iyyeti ile’l- Mekadiri’l- Muasıra, (İslam Hukuku dergisi içerisinde Sayı 15, Nisan 2010) S.296

[10] İbn Nüceym, el- Bahru’r- Râik, VIII/ 350 Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut- Lübnan, 1997, B.I

[11] İbn Recep el- Hanbeli, Ahkamu’l- Havatim, S. 100, Daru’l- Endülüs, 2010,B.I

[12] Burada çift ifade kullanmamızın sebebi mezhebe ait bazı kaynaklarda bu gibi maddelerden edinilen yüzüğün hükmünün “يكره” şeklindeki ibare ile yazılmış olmasıdır. Mesela bkz. el- Mavsîlî, el-İhtiyar, IV/ 126 er- Risaletu’l-Âlemiyye, Beyrut- Lübnan, 2009, B.I, Ebu Cafer et- Tahavi, Muhtasar, (Cessas şerhi ile)VIII/ 541 Daru’l-Beşairi’l-İslâmiyye,1995, B.I

12 Sadru’ş-Şehid, Şerhu’l- Camii’s- Sağir, S. 550 Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut- Lübnan, 2006, B.I

13  Ebu’l-Berekât  en- Nesefî, Kenzu’d- Dekâik, s. 337, Daru’l- Beyrûtî, 2009, B.I

14  et- Tahavi, a.g.e., a.y

[15] Ebu Davud, Sünen, No: 4223, Tirmizi, Sünen, No: 1785

[16] Ebu Davud, Sünen, No: 4223, Tirmizi, Sünen, No: 1785

[17] Ebu Davud, Sünen, Libas VIII, Nesaî, Zinet XX

[18] Ebu Cafer et- Tahavi, Şerhu  Meani’l- Âsâr  IV/ 72-73 Daru’l- Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan, 2006, B.II

[19] Burhaneddin el- Merğinani, el- Hidaye, III/ 367 Daru İhyai’t- Türasi’l- Arabi, Beyrut- Lübnan 2004, B.I

[20] en- Nesefî, a.g.e., a.y.

[21] el- Mavsîlî, a.g.e. a.y.

[22] Burhaneddin b. Maze, el- Muhitu’l- Burhani, VIII/ 50 İdaretu’l-Kuran ve’l- Ulumi’l-İslamiyye, Pakistan 2004