Soru: Bir kızla erkek arasında nikâh kıyılıyor. Bunlar nikâhlı bir biçimde bir seneye yakın bir müddet geziyor-tozuyorlar. Daha sonradan meydana gelen bir problem dolayısıyla ayrılmak zorunda kalıyorlar. Şimdi bu erkeğe nikâhta konuşulan mehri vermesi gerekli midir? Yahut erkek mehir olarak ne vermelidir?

Cevap: Hanefi mezhebine göre mehir üç şeyle teekküd eder. Yani şayet nikâh esnasında mehir konuşulmuşsa bu üç şeyden sonra konuşulan şey verilir. Şayet herhangi bir şey konuşulmamışsa bu durumda yine bu üç şey tahakkuk etmişse Mehr-i misle gidilir. Bahsini yaptığımız üç şey Cinsel ilişki, ölüm ve halvet-i sahihadır.[1] Şimdi sırasıyla bunları görelim:

Mehrin her şeyiyle birlikte belirlenmiş olduğu (yani müsemma olduğu) bir nikâh akdinden sonra çiftler arasında cinsi münasebet olacak olursa konuşulan mehrin tamamı gerekir. Şayet cinsel ilişki olmamışsa bu durumda konuşulan mehrin yarısının verilmesi icap eder. Bahsinde olduğumuz nikâhta mehrin belirlenmiş olmadığını farz etmemiz durumunda şayet cinsel ilişki meydana gelmişse mehr-i misil, cinsi münasebet olmamışsa mut’a verilmesi icap eder.

Yukarıda cinsi münasebetle ilgili yapmış olduğumuz izahın aynısı ölüm için de geçerlidir. Çünkü birisi Abdullah b. Mesud (Radıyallahu Anh)’a bir kadınla herhangi bir mehir zikretmeksizin evlendikten sonra kadınla ilişkiye girmeden ölen birisinden sorduğunda Abdullah b. Mes’ud (Radıyallahu Anh) böyle bir kadına mehr-i misil verilmesi gerektiğini söylemiştir.[2]  Görüldüğü gibi İbn Mesud (Radıyallahu anh) bu hadisede ölümü tıpkı cinsi münasebet gibi değerlendirmiştir.

Asıl konumuzla ilgisi olduğunu söyleyebileceğimiz husus ise Halvet-i sahihayla[3] ilgili olan kısımdır. Hanefi mezhebine göre yukarıda cinsel ilişki ve ölüm üzerinden yaptığımız izahatın tamamı halvet-i sahiha için de geçerlidir. Halvet-i sahihanın bu denli bir etkisi vardır. Zira Kur’an-ı kerimde Allah Azze ve Celle kadınlara verilen mehirlerin geri alınmaması gerektiğini izah buyururken “ifdâ/ başbaşa kalmak” tabir-i celilini kullanmaktadır. Bu da bize halvet-i sahihanın bi manada cima anlamında kullanıldığını gösterir.[4]

Ayrıca Hz. Ömer (RadıyallahuAnh)’in “Adam kadının yanına girip, perdeler çekildiğinde mehir gerekli olmuştur” şeklindeki sözü de Hanefi mezhebinin bu konudaki mesnedidir. Çünkü Hz. Ömer (Radıyallahu Anh)’in bu sözünde mekniyyun anh/üstü kapalı söylenen şey halvet-i sahihadır.[5]

Yaptığımız tüm bu izahlardan şu anlaşılmıştır: Soruda bahsi yapılan nikahlı kimseler arasında cinsi münasebet veya hududunu yukarıda çizmeye çalıştığımız halvet-i sahiha gerçekleşmişse bu durumda nikâhta ne konuşulmuşsa o gerekecektir. Soruda kullanılan “nikâhta ne konuşulmuşsa” ifadesi bize bu nikâhta konuşulan mehrin müsemma olduğunu göstermektedir. Şayet bu iki durumdan yani cinsi münasebet veya halvet-i sahihadan birisi gerçekleşmemişse bu durumda nikâhta konuşulan miktarın yarısı gerekecektir. Allah en iyisini bilendir…


[1] Bkz. Alauddin es-Semerkandi ,Tuhfetu’l-Fukaha, II/ 207 Mektebetu Dari’t-Turas, Kahire, 1998, B.III

[2] Muhammed b. Hasen eş-Şeybânî, Kitabu’l-Âsâr, I/ 387 Daru’n-Nevadir Beyrut-Lübnan

[3] Halvet-i sahiha: O mekânda birisinin bulunması gibi her hangi bir akli veya mekânın mescid olması şeklinde hiçbir şerî engel bulunmaksızın bir kimsenin hanımyla yalnız bir şekilde başbaşa kalmasına denir. Bkz. Sa’dî Ebu Habib, el-Kamusu’l-Fıkhî Lüğaten vestılahen, s. 151 Dau’s-Sıddik li’l-Ulûm, Mardin 2011, B.I

[4] Alauddin el-Kâsânî, Bedaiu’s-Sanai’, II/ 431 Daru’l-Fikr, Beyrut-Lübnan, B.I

[5] Malik b. Enes, Muvatta, (İmam Muhammed rivayeti ve et-Taliku’l-Mümecced ile) II/ 463 Daru’l-Kalem, Dimeşk, 2011. B.5