Soru:  Umreye gittiğimizde, gerek Türkiye’den ve gerekse Suud başta olmak üzere diğer ülkeden olan bir kısım bayanların ihrama girdikten sonra yüzlerini açmayıp peçe sarkıttıklarını görüyoruz. Bu caiz midir? Böyle bir fiile “Allah’ın aç dediği yerde yüzü kapatmanın ne anlamı var?” şeklindeki bir yaklaşım sergilemek ne kadar doğrudur? Cevabınızı bekliyor, teşekkür ediyorum.

Cevap: İhramlıyken erkeklerin başlarını, kadınların da yüzlerini deriye değen bir örtü ile kapatmamaları vaciptir. Hatta bunu terk edip mutat şekildeki örtünmesiyle yüzünü örten kadının bu işi şayet kâmil/tam bir günü bulacak olursa bu kadına kurban kesmesi vacip olur.[1] Bu konuyla ilgili kaynaklarda yer alan “Erkeğin ihramı başında, kadının ihramı ise yüzündedir”[2] yahut başka bir rivayette “İhramlı olan kadın yüzünü örtmez”[3] şeklindeki hadisler[4] kadının ihramlıyken yüzünü mutat şekilde örtmesinin caiz olmadığını göstermektedir. Bu tarz rivayetlerden yola çıkan Hanefi mezhebi kadının yüzünü açmasının vacip olduğunu savunmaktadır.[5]

Bu rivayetlere tamamen zıt muhtevalı olarak nakledilen bir rivayet vardır ki bu da Fatıma Bintu’l- Münzir rivayetidir. Bu rivayete göre Terviye gününde Hz. Âişe (Radıyallahu Anha)’ye “Ey Mü’minlerin annesi! İçimizde ihramlıyken yüzünü örtmekten imtina eden bir kadın var” denildiğinde Hz. Aişe (Radıyallahu Anha) göğsü hizasından örtüsünü kaldırarak yüzünü örtmüştür.[6] Bu rivayet farklı yorumlara tâbi tutulmuştur. İbn Rüşd’e göre mezkûr rivayet konu hakkında gelen diğer nakillere nispetle teferrüd ettiğinden şaz mesabesindedir.[7] İbnu’l-Münzir’e göre bu rivayet, yine bu meseleyle ilgili olarak nakledilen Hz. Aişe (Radıyallahu Anha)’ nin örtüyü yüzüne değdirmeden sarkıttığını ifade eden rivayetle aynı manada anlaşılmalıdır. el-Bâcî de bu rivayetle ilgili buna benzer şeyler söylemektedir.[8]

Kadının ihramda yüzünü yukarıdan aşağıya sarkıttığı bir peçe ile örtmesine gelince; bu konu hakkında varid olmuş nakiller vardır. Hz. Aişe (Radıyallahu Anha) şöyle diyor: “Biz Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile ihramlıyken kafileler bize uğrarlardı. Onlar yanımıza geldiklerinde bizden (her) birimiz örtüsünü başından yüzüne doğru sarkıtırdı. Onlar yanımızdan gittiklerinde yüzümüzü açardık.”[9] Tabi ki bu rivayet âlimlerimiz tarafından sarkıtılan örtünün yüzden uzak olan yani ona değmeyen bir örtü olmaması şeklinde anlaşılmıştır. Zira yüzü mutat manada örtmeme, açık bulundurma Hanefî ve Mâlikî mezheplerine göre vaciptir. Fakat örtüyü yüzüne değdirmeden yüzünü örtmesine başta yüzünü açmasını vacip gören mezheplerden[10] yahut diğer mezheplerden itiraz eden her hangi bir kimse yoktur.

Aslında bu konuyu işlerken öncelikle şu noktanın güzel anlaşılması gerekmektedir: Olaya hikmet-i teşri’ açısından baktığımızda önümüze önemli bir soru çıkmaktadır: Allah Teâlâ neden ihramlıyken erkeğe başını, kadına da yüzünü açmasını vacip kılmıştır? Bu soruyu cevaplandıran İ’lâ sahibi et-Tehânevî:  “Yüzü örtmenin hürlük ve şeref sahibi, iffet sahibi olma alâmeti olduğunu ve ihramlıyken hür kadınların Allah Teâlâ’nın kapısına sıradan bir cariye gibi tevazu üzere gelmeleri gerektiğini îmâ etmek için bunun vacip olabileceğine dikkat çekmektedir.[11] Ayrıca bu mahalde –İmam el-Kevserî’nin de belirttiği gibi- farklı bir ayrıntı daha vardır ki o da ihram halindeyken kadının bu giyinişinin sırf Allah’a ibadet maksadıyla olmasıdır. Erkekler de ihram halindeyken farklı bir manevi atmosfer içerisinde bulundukları için gayet huşûlu ve gözlerini haramdan son derece sakındırıcı olmaktadırlar.[12] Tüm bunlarla birlikte kadınların erkeklerle bugün olduğu gibi değil de ayrı zamanlarda erkekler erkeklerle, kadınlar da kadınlarla birlikte tavaf etmeleri gerektiğini de göz önünde bulunduracak olursak[13] bugünkü tavafta kadının yüzünü açmasının şer’î anlamda başka mahzurlar taşıyacağı izahtan vareste kalacaktır. Zira günümüz Müslümanlarının harama bakmama noktasındaki zafiyetleri artık ihram halinde bile tezahür etmektedir. Bunun için İbn Âbidîn, tıpkı es-Serahsî gibi[14] ihram halinde yüze değmeyecek bir örtünün baştan aşağıya sarkıtılmasının sadece cevaziyetinden bahseden el-Haskefî’ nin ifadesine şerh mahiyetinde “بل يندب” “Belki menduptur” kaydını eklemiştir.[15] İbn Hümam müstehap olduğunu söylemiş,[16] İbn Nüceym ise müstehap olmasının yabancı erkeklerin bulunmaması durumunda söz konusu olacağını aksi takdirde kadının böyle bir şeyle yüzünü örtmesinin vacip olacağını belirtmiştir.[17]

En-Netice bu amel, her ikisi de şer’î bir vücubiyet olan “Kadının yüzünü namahremlere göstermemesi[18] ve ihram halinde yüzünü açması” şeklindeki iki gerekliliğin arasını yine delille beraber telif etmekten ibarettir. Zira bize göre “Sahabe kavli” nassa muhalif olup onu ortadan kaldırmıyorsa delildir.[19] Kadının cildine değmeyecek bir şeyle yüzünü örtmesi durumunda yüzünü açmasına yönelik vucûbiyete hiçbir halel gelmeyecektir.[20] Zaten gelecek olsa Hz. Aişe (Radıyallahu Anha) bu fiili işlemezdi. Bu amel, yabancı erkeklerin kendisini görmesinden, ona şehvetle bakması gibi bir cürümden sakınması adına kadının başvurduğu güzel bir çıkış yoludur. Zira İmam Mücahid; kadının yüzüne rüzgârın zarar vermesi halinde, yüzünü elbisesiyle örtmesinde hiçbir beis olmayacağını belirtmektedir.[21] İmam Mücahid’in söz ettiği zaruret, bizim bahsinde olduğumuz zaruretten çok daha aşağıdadır. Öyleyse, zamanımızda umre yapan kadınların ihrama girdiklerinde hamiyetlerini ortaya koyarak yüzlerini tıpkı Hz. Aişe (Radıyallahu Anha) annemiz gibi deriye değmeyecek şekilde –ki bugün uygulanan usûl böyledir- örtmeleri güzel olmaktan öte ihtiyata binaen yapılması gerekendir. Vesselâm…


[1] Burhaneddin İbn Mâze, el-Muhîtu’l-Burhânî, III/ 430, İdaretu’l-Kur’an ve’l-Ulûmi’l-İslâmiyye, 2004

[2] el-Beyhakî, es-Sünenu’l-Kübrâ, No: 9048, Bkz. ez-Zeylaî, Nasbu’r-Raye, III/ 32,Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan, 2010, B.III

[3] Malik b. Enes, Muvatta, Hac, No: 1175, Buhârî, Sahih, Ebvâbu’l-İhsâr, No: 1741, İbn Huzeyme, Sahih, Menasik, No: 2600,  Nesâî, Sünen, Menâsik, No: 2673  Ebu Davud, Sünen, Menâsik, No: 1827, Tirmîzî, Sünen, Hac, No: 823, el-Beyhakî, es-Sünenu’l-Kübrâ, Hac, No: 9307, Ahmed b. Hanbel, Müsned, 10/ 206 No: 6003, Taberâni, el- Evsat, No:  6420,

[4] İkinci olarak getirdiğimiz  لا تنتقب المرأة “Kadın yüzünü örtmez” şeklindeki ifadenin Efendimize mi,  İbn Ömer’ e mi ait olduğu hususunda ihtilaf edilmiştir. Hâkim’in Ebu Ali el-Hâfız’dan naklettiğine göre o bu ifadenin İbn Ömer’e ait olduğunu söylemiştir. (Bkz. İbnu’l-Mülakkin, el-Bedru’l-Münîr, IV/ 322 Daru’l-Hicre, Suud, 2004, B.I) Zira bu hadisi Malik, Eyyüb, Yahyâ b. Saîd gibi muhaddisler İbn Ömer’den mevkuf olarak naklederken, Leys b. Sa’d, Cüveyriye, Musa b. Ukbe, İsmail b. İbrâhim gibileri de Efendimizden merfu olarak rivayet etmişlerdir. İbn Hacer de belli gerekçelerden dolayı mevkuf olmasını tercih etmektedir. el-Beyhakî’ de sahih olanın bu rivayetin mevkuf olduğunu söylemek olacağını belirtmektedir (Mustafa el-Adevî, Camiu Ahkâmi’n-Nisâ, II/ 483 Daru’s-Sünne, 1994, B.I) Ancak, İbn Dakik el-Îd, İbnu’l-Münir ve ez-Zeylâî’nin de söyledikleri gibi bu rivayetin mevkuf olduğunu söylemek delile ihtiyaç duymaktadır. Sadece bir kısımlarının bunu mevkuf olarak nakletmesi bu rivayet hakkında kadhi gerektiren bir sebep addedilmez. Zira Râvî’ nin rivayet ettiği şeyle fetva vermesi caizdir. (ez-Zeylâî, Nasbu’r-Râye ııı/ 31)

[5] Zafer Osman et-Tehânevî, İ’lâu’s-Sünen,  VII/ 3239 Daru’l- Fikr, Beyrut- Lübnan 2001, B.I

[6] İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, II/ 518- 519 Müessetu Kurtubâ, 1995, B.I

[7] İb Rüşd, Bidâyetu’l-Müctehid, I/ 327 Daru’l-Marife, Beyrut-Lübnan 1982, B.VI

[8] M. Zekeriyya el-Kandehlevî, Evcezu’l-Mesâlik, VI/ 406 Daru’l-Kalme, Dımeşk 2010, B.II

[9]  Ebu Davud, Sünen, Menasik, No: 1835, el-Beyhakî, es-Sünenu’l-Kübrâ, No: 9317, Ahmed b. Hanbel, Müsned, 33/ 443 No: 20333 İbn Hacer, ed-Diraye, II/ 32 No: 482 Daru’l-Marife, Beyrut-Lübnan

[10] İbn Abdilber, el-İstizkâr, IV/ 23-24 Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan 2010, B.III

[11] et-Tehânevî, İ’lâu’s-Sünen, VII/ 3239-40

[12] M. Zahid el-Kevserî, Makalât (Hicâbu’l-Mer’e) s. 288 el-Mektebetu’l-Ezheriyye, Mısır

[13] Konuyla ilgili Hz. Aişe (RadıyallahuAnha) nin azatlı kölesine önemli bir tenbihi için Bkz. el-Beyhakî, es-Sünenu’l-Kübra, Hac, No: 9535

[14] Ebubekir es-Serahsî, el-Mebsût, II/ 34 Daru İhyai’t-Türâsi’l-Arabî, Beyrut-Lübnan 2002, B.I

[15] İbn Âbidin, Reddu’l-Muhtâr, VII/ 164 Daru’s-Sekâfeti ve’t-Türas, Dımeşk, 2000, B.I

[16] İbn Hümam, Fethu’l-Kadîr, II/ 405 Daru İhyâi’t-Türasi’l-Arabî, Beyrut-Lübnan

[17] İbn Nüceym, el-Bahru’r-Râik, II/ 622 Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut-Lübnan 1997, B.I, İbn Âbidîn, a.g.e. VII/ 165

[18] Bu noktada kadının yüzünün namahrem olmadığı ve bunun vücubiyetinden bahis yapılamayacağı şeklinde bir itiraz yapılamaz. Çünkü bu cevaziyet “şehvetle bakma ihtimalinin  bulunmaması” durumuyla kayıtlıdır. Âmmenin bulunduğu yerlerde herkes adına böyle bir kesinlikten söz edilemeyeceği için kadının ecnebi erkeklerin kendisini görme ihtimali bulunduğu yerlerde de yüzünü örtmesi en ihtiyatlı olanıdır. Bkz. el-Kevserî, a.g.e. a.y.

[19] Osman b. Said el-Kemâhî, el-Müheyyâ, II/ 327, Daru’l-Hadis, Kahire, 2005

[20] Her ne kadar eş-Şevkânî, örtü sarkıtılması durumunda sarkıtılan örtünün mutlaka yüze değeceğini savunuyorsa da bu görüşü diğer âlimler tarafından tutarlı görülmeyip eleştirilmiştir. Bkz. es-Sehârenfûrî, Bezlu’l-Mechûd, VII/ 201 Daru’l-Beşâiri’l-İslâmiyye, Beyrut-Lübnan 2006, B.I

[21] İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, VIII/ 412 Müessesetu Ulûmi’l-Kur’an (Avvame Tahkiki) Dımeşk, 2006, B.I